Seda ve Hande, artık aynı evde birlikte yaşıyorlardı. Ayrı kaldıkları zamanların zorluklarını geride bırakmışlardı ve birlikte geçirdikleri her gün, aralarındaki bağları daha da güçlendiriyordu. Hande, yaklaşan maçlar nedeniyle antrenmanlara yoğun şekilde hazırlanıyordu. Seda ise İstanbul'daki yeni işine iyice alışmış, iş arkadaşlarıyla sağlam bir ilişki kurmuştu. Her akşam eve geldiğinde, elinde Hande'nin en sevdiği çiçekler ya da çikolatalar olurdu. İkisi de bu rutinden memnundu. Seda, anahtarı olmasına rağmen her zaman kapıyı çalardı; Hande'nin onu kapıda karşılamasını seviyor, bu küçük detay ona huzur veriyordu. İkisi de birbirlerine olan sevgiyi basit, ama anlamlı ritüellerle her gün yeniden keşfediyordu.
Günlerden bir gün, Hande antrenman yaparken Seda onu izlemeye gitmeye karar verdi. İşinden erken çıktı ve Hande'nin antrenman yaptığı spor kulübüne doğru yola koyuldu. Seda, salona sessizce girdi ve tribünlerden Hande'yi izlemeye başladı. Hande, her zaman olduğu gibi sahada müthiş bir performans sergiliyordu. Seda, hayranlıkla ona bakıyordu. Hande'nin arkadaşlarından biri, tribünlerde Seda'yı fark edince hemen Hande'ye haber verdi. "Hande, Seda seni izliyor!" dedi heyecanla.
Hande, tribünlere dönüp Seda'yı görünce yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Seda ona el salladı ve Hande mutluluktan parlıyordu. Bu, Hande için çok özel bir andı; çünkü Seda onu ilk kez canlı izliyordu. Tribünde oturan sevgilisine bakarak ona göz kırptı ve o an, Hande için tüm yorgunluk kayboldu. Fakat bu sırada takımda kısa süre önce Eczacıbaşı'na transfer olan Simay Yıldız, tribündeki Seda'yı fark etti. Simay'ın gözleri Seda'ya takıldı ve bir süre ondan gözlerini alamadı.
Antrenman devam ederken Simay'ın aklında sürekli tribündeki o gizemli kadın vardı. Hande ile mola anında yanına yaklaştı ve lafı dolandırmadan sordu: "Hande, tribündeki kadın kim? Sevgilin mi?"
Hande bir an duraksadı, gözlerinde şaşkınlık vardı. Simay'ın bu kadar doğrudan soru sorması onu rahatsız etmişti. İçten içe, Seda ile olan ilişkisini açık etmek istemiyordu, özellikle de Simay'a. Kısa bir cevap vermek zorundaydı: "O sadece bir arkadaş," dedi. Fakat bu cevap Simay'ı tatmin etmemiş gibiydi. Gözlerini tekrar Seda'ya dikti ve merakla konuşmaya devam etti. "Arkadaş mı? Ben pek emin olamadım. İlgini bayağı çekiyor gibi görünüyor," diyerek alaycı bir gülümsemeyle devam etti.
Hande, bu sorular karşısında daha da gerildi. Simay'ın bu kadar fazla merak etmesi hoşuna gitmemişti. "Evet, çok yakın bir arkadaşım. Başka bir şey yok," diyerek konuyu kapatmaya çalıştı.
Ancak Simay, sorularıyla Hande'nin sınırlarını zorlamaya devam ediyordu. "Gerçekten mi? Yoksa ondan mı hoşlanıyorsun? Belki de ikiniz arasında bir şeyler vardır?" diyerek ima dolu bakışlarla Hande'ye bakmaya başladı. Hande, bu durumdan rahatsız oldu, ama Simay'ın ilgisinin sadece Hande'ye değil, aslında Seda'ya yöneldiğini fark ediyordu. Simay'ın gözleri sürekli tribündeki kadına kayıyor, konuşurken dikkatini dağıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...