Bölüm 34: Tutuşan Zamanlar

151 9 4
                                    

Sabahın sessizliği, bir anda çalan kapı sesiyle bozulmuştu. Hande ve Seda, uykularının en derin yerindeydi, bu beklenmedik gürültüyle irkildiler. Seda, gözlerini açtığında hala ne olduğunu anlamamış bir haldeydi, gözlerini ovuşturup mırıldanarak, "Bu kim sabah sabah?" diye isyan etti. Yavaşça yataktan kalktı, saçlarını karışık bir şekilde geriye attı ve kapıya doğru ilerledi.

Hande ise hala uykunun etkisindeydi, derin bir iç çekişle komodinin üstündeki telefonuna uzandı. Saate baktı; sabahın çok erken saatleriydi, daha gün doğmamış gibiydi. Yataktan zorla kalkarken mırıldanarak, "Of, kim bu saatte gelir ki?" dedi. Seda kapıya yönelirken, Hande de onun peşinden gitmeye karar verdi.

Seda kapıya vardığında gözlerini hafifçe devirdi ve kapıyı sinirli bir şekilde açtı. Karşısında, oldukça tuhaf görünen bir adam duruyordu. Kıvırcık saçları dağınık ama bakımlıydı, yaklaşık 1.80 boylarındaydı ve üstündeki şık takım elbisesi, sabahın bu erken saatinde beklenmedik bir görüntüydü. Sakalları düzgünce kesilmiş, yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Seda'nın gözleri bu adama şüpheyle bakarken, adam neşeli bir sesle, "Günaydın komşum!" diye seslendi. Seda, hala uyku mahmurluğunun etkisindeydi ve bu aşırı enerjik selamdan hiç hoşlanmamıştı.

Adam devam etti: "Ben yeni komşunuzum, adım Teo ama bana Kıvırcık Bey diyebilirsin! Kız kardeşim Hümeyra'yla yan tarafınıza taşındık. Biraz acele oldu, eksiklerimiz var... Acaba sizde biraz şeker var mı? Yoksa kahvaltı yapmasam, şurada bayılacağım! Haha!" dedi ve garip bir kahkaha attı. Kahkaha o kadar tuhaftı ki Seda'nın omuzları istemsizce irkildi. Gözlerini kısarak adamı süzdü ve şaşkın bir ifadeyle arkasını dönüp Hande'ye baktı, "Bu kim?" der gibi bir bakış attı.

Hande, bu duruma dayanamayarak öne çıktı ve sedayı kibarca yan tarafa çekip, Teo'ya doğru gülümseyerek, "Merhaba, ben Hande," dedi. Gözlerini hafifçe Seda'ya çevirerek, "Tanıt kendini," dercesine baktı. Seda, gözlerini devirdi, belli belirsiz bir gülümsemeyle, "Ben de Seda," dedi. Bu durumdan hiç hoşlanmadığı her halinden belliydi, ama yine de durumu tolere etmeye çalışıyordu.

Teo, kocaman bir gülümsemeyle, "Memnun oldum komşular!" dedi ve elindeki küçük bardağı ileri uzatarak, "Ee tanışma faslı bittiğine göre... Şeker alabilir miyim? Yoksa gerçekten kahvaltı yapmasam, burada bayılacağım!" diye ekledi. Söylediklerinin komik olduğunu düşünüyordu ve kendi şakasına tekrar güldü.

Bu arada Hande, Teo'nun tuhaflığına rağmen kıkırdamaktan kendini alamadı. İçinde bir gülme isteği doğmuştu, bu garip adam sabah sabah ortalığı şenlendirmişti. Seda ise hala somurtkan bir ifadeyle olan biteni izliyordu. Hande'nin gülmesi onun sinirlerini biraz daha bozsa da, kendini tutarak ses çıkarmadı.

Hande, Seda'ya bakıp, "Hadi ona biraz şeker ver, yoksa gerçekten şurada bayılacak," dedi hafifçe gülerek. Seda isteksizce içeri döndü ve mutfağa gidip biraz şeker getirdi. Teo, sabırsızca Seda'nın geri gelmesini beklerken, Hande ile küçük bir sohbete girişti.

"Buraya yeni mi taşındınız?" diye sordu Hande, Teo'yu daha yakından tanımak istercesine.

Teo, başını sallayarak, "Evet evet, kız kardeşim Hümeyra'yla geldik. Taşınma çok aniden oldu, ama burayı sevdik. Sessiz, sakin... Sizin gibi komşularla daha da iyi olacak belli ki!" dedi, gözlerini Hande'nin üzerinden Seda'ya kaydırarak. Seda'nın getirdiği şeker dolu bardağı sevinçle alıp, "Vay be, ne kadar cömertsiniz! İlk komşuluk görevimiz başarıyla tamamlandı!" dedi ve tekrar kendi tuhaf kahkahasını patlattı.

Seda, adamın bu aşırı enerjisinden bıkmış bir şekilde kollarını kavuşturdu. "Bir şeye ihtiyacınız olursa yine kapıyı çalmaktan çekinmeyin," diye ekledi alaycı bir tonda. Ancak bu, Teo'nun dikkatinden kaçmış gibiydi. "Teşekkür ederim komşular, kahvaltıya beni de davet etmeyi düşünmüyorsunuz değil mi? Şaka şaka!" diyerek bir kahkaha daha attı.

Zıt Renklerin Dansı | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin