Seda, sabahın erken saatlerinde gözlerini araladı ve yan tarafında huzurla uyuyan Hande'ye baktı. Her zaman olduğu gibi, Hande'nin uyurkenki hali Seda'yı büyülüyordu. Sakin, dingin ve masum bir yüz ifadesi vardı. Yastığa dağılmış saçları, hafifçe aralanmış dudakları ve nefes alış verişi, Seda'ya Hande'nin yanında olmanın verdiği huzuru yeniden hatırlattı. İçindeki tüm karmaşık duygular, Hande'nin yanında yok olup gidiyordu. Ancak bu sabah, içten gelen bir açlık hissetti. Karnındaki hafif gurultu onu yataktan kalkmaya zorladı.
Yavaşça yorganı üzerinden sıyırarak yataktan kalktı, Hande'yi uyandırmamaya özen gösterdi. Bir an için durup tekrar ona baktı, uyuyan kadına duyduğu sevgi yüreğinde bir sıcaklık yarattı. Yerde duran tişörtünü aldı, üstüne geçirdi ve çıplak ayaklarıyla sessizce odadan çıktı. Mutfak için yola koyulurken, zihni hala Hande'yle doluydu. Aralarındaki bağın derinliği ve yaşadıkları her zorluk, Seda'ya her defasında Hande'nin hayatındaki en değerli şey olduğunu hatırlatıyordu.
Mutfakta hızlıca birkaç malzeme çıkardı. Yumurta kırdı, ekmek kızarttı ve biraz peynir hazırladı. Yemek hazırlarken düşünceleri, geçen zaman boyunca yaşadıkları iniş çıkışlarda dolanıp duruyordu. Hande ile aralarında yaşanan zorluklar, onların birbirine olan sevgisini hiçbir zaman zayıflatmamıştı. İçindeki huzursuzluk bir kenara, şu an tek istediği şey bu anın tadını çıkarmaktı.
Yemeğini hazırladıktan sonra masaya oturdu, telefonunu eline aldı ve her zamanki gibi yalnız yemek yerken bir şeyler izlemeye karar verdi. Seda, tek başına yemek yediği zamanlarda videolar izlemeyi severdi. Ancak Hande'nin uyanıp rahatsız olmaması için kulaklıklarını taktı ve sessizce video izlemeye başladı. Kendini videoya kaptırmış bir şekilde kahvaltısını yapıyordu.
Bu sırada, Hande gözlerini açtı. Yataktaki boşluğun farkına vardığında, yanında Seda'nın olmadığını görünce kalbi bir an için sıkıştı. Uykudan uyanmanın verdiği şaşkınlıkla, Seda'nın gitmiş olabileceği düşüncesi bir an zihninde yankılandı. Birkaç saniye panik içinde etrafa baktı ve Seda'yı göremediği için hafif bir endişe hissetti. Telaşla yataktan kalktı, "Seda?" diye seslendi. Ancak cevapsız kalan bu çağrı, onun endişesini bir an daha artırdı. Hızla üzerindeki kıyafetleri toparlayarak giyindi ve yatak odasından dışarı çıktı.
Mutfak kapısına doğru yaklaştığında, Seda'yı mutfakta, masaya arkası dönük oturmuş bir şekilde kahvaltı yaparken buldu. Kulaklıkları takılıydı, Hande'nin sesini duymamıştı. Hande, bu manzara karşısında içten bir rahatlama hissetti. Seda oradaydı, gitmemişti. Derin bir nefes aldı ve bir süre olduğu yerde durarak Seda'yı izledi.
Seda, her zamanki gibi iştahla kahvaltısını yapıyordu. Hande her zaman ona hayranlıkla bakardı, çünkü Seda, ne kadar çok yerse yesin, asla kilo almazdı. Hande'nin gözlerinde bir sevgi dolu bakış belirdi. Seda'nın bu basit hareketleri bile onu mutlu etmeye yetiyordu. Sessizce yaklaşarak Seda'nın saçlarını hafifçe öptü.
Seda, Hande'nin varlığını hissettiğinde hemen kulaklıklarını çıkardı. Arkasını dönüp Hande'ye gülümsedi ve onu yanına, kucağına çekti. "Aç mısın?" diye sordu, gözlerinde sıcak ve sevgi dolu bir ifade vardı. Hande gülümseyerek, "Sana açım," dedi. Seda, bu sözü duyduğunda hafifçe başını sallayarak, "Hanımefendi, benim sözlerimi çalmayın lütfen," dedi, şakayla karışık ciddi bir ses tonuyla. Hande bu sözler karşısında kahkahayı bastı.
Seda, Hande'nin kahkahasıyla onun ne kadar içten ve saf olduğunu bir kez daha fark etti. Hande'nin yüzüne hayranlıkla baktı, gözlerinin derinliklerinde onu ne kadar özlediğini ve ona olan duygularını bastırmaya çalışmanın ne kadar zor olduğunu anladı. Gözlerini Hande'ye kilitledi, derin bir nefes aldı ve sesi biraz daha ciddileşti: "Senden hiç vazgeçmedim Hande, sadece gururum, geri kafalığım kalmama engel oldu. Seni ve o adamı öyle görünce... sana zarar vermekten korktum," dedi.
Hande, Seda'nın bu içten ve dürüst sözleri karşısında ne diyeceğini bilemedi. Bir süre sessiz kaldı, ardından Seda'nın gözlerine baktı. Seda'nın içinde biriken bu duyguları ifade etmesi, Hande'nin kalbine dokunmuştu. Gözlerinde hafif bir yaş birikiyordu ama kendini tutarak, "Seda, o gece bir hata yaptım. Sarhoştum ve kendimi kaybettim, ama seni asla incitmek istemedim," dedi. Hande, pişmanlık dolu ses tonuyla Seda'ya ne kadar değer verdiğini anlatmaya çalışıyordu.
Seda, Hande'nin bu sözleri üzerine başını hafifçe eğdi. "Biliyorum," dedi. "O gece içimdeki öfkeyi kontrol edemeyeceğimden korktum. Sana zarar vermek istemedim." Sesi titrek, ama samimiydi. Seda, Hande'yi kucakladığında içindeki kırgınlık ve kızgınlık yerini sevgiye bırakıyordu.
Birlikte sessizce kucaklaşarak kaldılar. Bu anın duygusal yoğunluğu, ikisi için de tarifsizdi. Sessizlik içinde, birbirlerinin varlığını hissetmek her şeyden daha değerliydi. Seda, Hande'yi kucağında biraz daha sıktı, sanki bir daha onu kaybetmekten korkuyormuş gibi. "Beni affet," dedi Hande, hafif bir tedirginlikle. Seda ise başını sallayarak, "Seninle her zaman bir yol buldum, yine buluruz," dedi. Ardından Hande'nin yüzünü ellerinin arasına aldı ve nazikçe onun dudaklarına bir öpücük kondurdu. Bu öpücük, aralarındaki tüm buzları eritecek kadar derindi, sevgi doluydu ve geçmişin izlerini silmeye yetiyordu.
Bu anın ardından Hande, biraz daha rahatladı. "Bugün ne yapalım?" diye sordu Hande, gözlerinde hala bir umut vardı. Seda, ona gülümseyerek bakarak, "Bugün sadece seninle olmak istiyorum. Birlikte bir şeyler yapalım, ne istersen," dedi.
Hande, Seda'nın önerisine içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Tamam, o zaman dışarı çıkalım. Biraz yürüyüş yapalım," dedi. Seda, başını sallayarak onayladı ve ikisi de giyinmek için odalarına çekildi. Hande, dolabından rahat bir spor kıyafeti seçerken, Seda da basit ama rahat bir kıyafet giydi. Beraber dışarı çıktılar ve sahile doğru yürümeye başladılar.
Deniz kenarına geldiklerinde, hafif bir rüzgar esiyordu. Sahilin kenarında el ele yürürlerken, Hande Seda'ya dönüp, "Bu anları gerçekten çok özledim," dedi. Seda, hafifçe başını yana eğdi ve gülümsedi. "Ben de," dedi. Sahilin kenarından gelen hafif esinti, ikisini de rahatlatıyordu. Denizden gelen iyot kokusu, Seda'nın zihnini boşaltıyor, Hande'nin yanında olmanın verdiği huzuru derinleştiriyordu.
Bir süre daha yürüdükten sonra bir kafeye oturdular. Hande, Seda'ya iki kahve söyledi ve masaya geçtiler. İkisi de kahvelerini yudumlarken sessizliği paylaşmaktan memnundu. Hande bir an için gözlerini Seda'ya dikti ve "Biliyor musun, sana her baktığımda daha çok sevdiğimi fark ediyorum," dedi. Seda, Hande'nin bu beklenmedik itirafı karşısında derin bir iç çekti ve "Ben de seni her geçen gün daha çok seviyorum. Seni kaybetme korkusunu bir daha yaşamak istemiyorum," diye yanıtladı.
Kafeden ayrıldıktan sonra tekrar sahilde yürüdüler, her anları birbirine daha fazla bağlanmalarına neden oluyordu. Gülüşmeleri, paylaştıkları anılar ve sessizliği bile birlikte yaşamak onları mutlu ediyordu. Hande ve Seda, gün boyu birbirleriyle vakit geçirmenin ne kadar değerli olduğunu fark ederek, birlikte olmanın getirdiği huzuru doyasıya yaşadılar.
Akşam eve döndüklerinde, ikisi de yorgun ama mutlu bir şekilde kanepede uzandı. Hande, başını Seda'nın omzuna yasladı, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Bugün gerçekten harikaydı," dedi Hande, sesinde minnet dolu bir tını vardı. Seda, Hande'nin saçlarını okşarken, "Seninle her gün harika," dedi. İkisi de sessizce birbirlerine sarılarak uykuya daldılar, aralarındaki bağın gücünü bir kez daha keşfetmenin huzuruyla.
"Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş. Ama sen gitme, ben cahil kalayım."
![](https://img.wattpad.com/cover/375449957-288-k251168.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...