Seda'nın görev yerinde geçirdiği son günler, içinde büyük bir duygusal dalgalanma yaratmıştı. Yeni bir başlangıç, yeni bir şehir, İstanbul, Hande... Tüm bu düşünceler, bir yandan onu heyecanlandırırken, diğer yandan içini derin bir şekilde yoruyordu. Görev değişikliği için tayin dilekçesini üstlerine sunmuş ve onayını almıştı. İstanbul'da, Hande'ye daha yakın olma düşüncesi ona huzur veriyordu. Ancak içindeki fırtınalar, yaşadıkları ve mesafenin getirdiği zorluklar onu derinden etkiliyordu.
Seda, görev yerindeki son günlerini geçirirken, eşyalarını topluyor, anılarına veda ediyordu. Birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarıyla vedalaşmak, her ne kadar zor olsa da, aklında hep Hande vardı. Hande'nin gülüşü, sesi, varlığı... "Onun yanında olmalıyım," diye düşündü. İstanbul'a doğru yola çıkarken, içinde Hande'ye yapacağı sürprizin heyecanı vardı. Ona operasyona gittiğini, bir süre telefonunun kapalı olacağını söylemişti. Bu küçük yalan, Hande'yi şaşırtıp sevindirmek için planladığı masum bir oyundu.
Hande, bu sırada kendi rutinine tutunmaya çalışıyordu. Antrenmanlar, maçlar, arkadaş buluşmaları... Ancak her ne yaparsa yapsın, Seda'nın eksikliği kendini sürekli hissettiriyordu. Hande, Seda'nın yanında olmadığı her an, içindeki boşluğun daha da büyüdüğünü fark ediyordu. Özlemin ağırlığı, bazen boğucu hale geliyordu. Bu uzaklık ve belirsizlik, Hande'nin zihninde dönüp duran bir girdap gibiydi. O gün, bu sıkıntılardan bir nebze olsun uzaklaşmak için arkadaşlarıyla dışarıda zaman geçirmeye karar verdi. Belki de biraz rahatlamaya, kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı.
Saatler geçtikçe, içtiği içkilerin etkisiyle Hande biraz rahatlamıştı, ama bu rahatlama zamanla kontrolsüz bir hale dönüştü. Alkol, düşüncelerinin berraklığını alıp götürmüştü. Gece ilerledikçe, Hande'nin sarhoşluğu daha belirgin hale geldi. Arkadaşlarından biri olan Alper, onu eve bırakmayı teklif etti. Hande, ilk başta bu teklifi reddetmiş olsa da, sonunda Alper'in ısrarlarına boyun eğdi.
Bu sırada Seda, İstanbul'a varmış ve Hande'ye sürpriz yapmak için eve gitmişti. Hande'nin dışarıda olduğunu biliyordu, bu yüzden kapının önünde beklemeye karar verdi. Hande'yi görmek, ona sarılmak, tüm bu uzak geçen günlerin acısını dindirecekti. Ancak kısa süre sonra kapıya yanaşan Alper'in arabası, Seda'nın planlarını altüst etti. Seda, Hande'yi karşılamayı planlarken, gördüğü manzara onu adeta dondurdu.
Alper, sarhoş Hande'yi arabadan indirmeye çalışırken, Hande dengesini kaybedip neredeyse Alper'in üzerine düştü. Bu sırada Alper, bir anlık cesaretle Hande'nin dudaklarına kenetlendi. Hande, ne yapacağını bilemedi; şaşkınlıkla duraksadı, ama geri de çekilmedi. İşte o an, Seda'nın öfke dolu sesi geceyi böldü: "Hande!"
Seda'nın bu sert ve tok sesi, Hande'yi adeta sarstı. Gözlerini açıp ne yaptığını fark ettiğinde, Alper'i iterek geri çekildi. Alper, durumu fark eder etmez, hemen arabasına atlayıp oradan uzaklaştı. Hande, Seda'ya doğru gitmek istedi, ama Seda'nın sert ve soğuk bakışları onu durdurdu.
Seda, kapının önünde beklerken, Hande'nin bir açıklama yapmasını bekliyordu. Ama Hande, ne diyeceğini bilemiyordu. O an, sözcükler boğazına düğümlenmişti. Seda derin bir nefes aldı ve Hande'ye kapıyı işaret ederek, "İçeri gir," dedi. Sesi sakin, ama içindeki fırtınalar yüzünden okunuyordu. Hande, ne yapacağını bilemeden içeri girdi, Seda da arkasından kapıyı kapatıp sessizce onu takip etti.
Seda, doğrudan yatak odasına yürüdü, Hande ise onun peşinden gitti. Seda, banyoya geçip Hande'yi bekledi. Hande, yaşadığı bu anın ağırlığı altında eziliyordu, ama Seda'nın sessizliği ve mesafesi onu daha da endişelendiriyordu. Seda'nın yüzündeki soğuk ifade, içindeki öfkeyi gizlemek için bir maskeydi adeta. Hande, Seda'nın her zamanki sıcaklığından eser olmadığını fark ettikçe daha da panikliyordu.
Seda, banyoda Hande'yi karşısına aldı ve sessizce onun üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya başladı. Hande, ne olduğunu anlamadan, Seda'nın yüzündeki soğuk ifadeyi izliyordu. Seda hala tek bir kelime etmemişti. Hande'nin içindeki panik giderek büyüyordu. Bu sessizlik, Hande'yi daha da çaresiz hissettiriyordu.
Hande: "Seda, bana bir şey söyle. Kız, bağır, çağır... Ama ne olur bir şey söyle. Yemin ederim o beni öptü, böyle bir şey nasıl oldu anlamadım bile. Ben sadece seni seviyorum," diye bağırdı.
Ama Seda hala sessizdi. Onun içinde bir volkan patlamaya hazırdı, ama Hande'ye zarar vermemek için kendini zorluyordu. Kıyafetlerini çıkardıktan sonra, Hande'yi duşun altına soktu. Su, Hande'nin üzerine akarken, Seda ona sessizce duş aldırdı. Hande, Seda'nın bu sessiz soğukluğunda ne yapacağını bilemez haldeydi. Seda, Hande'yi sessizce giydirdi, saçlarını taradı. Bu sessizlik, Hande'nin içindeki suçluluğu daha da derinleştiriyordu.
Seda, Hande'yi yatak odasına götürdü ve yatağın ucuna oturttu. Hande, gözyaşlarına hakim olamadı; başını ellerinin arasına alarak ağlamaya başladı. Seda, onu bir süre ayakta izledi. İçindeki öfke, Hande'ye olan sevgisiyle çatışıyordu. Sonunda, yavaşça yanına oturdu. Seda, Hande'nin saçını okşarken, soğuk bir sesle konuştu:
Seda: "Uyumalısın, Hande. Yorgunsun."
Hande, ağlayarak başını hayır anlamında salladı. Ancak Seda, kararlıydı. Tekrar, "Uyumalısın," dedi ve Hande'yi nazikçe yatağa yatırdı. Hande, gözyaşları içinde, çaresizce Seda'nın dediklerini yaptı.
Seda, yataktan kalkıp gitmek üzereyken, Hande bir anlık cesaretle elini uzattı ve Seda'nın elini tuttu. "Gitme, lütfen," dedi gözyaşları içinde. Seda bir süre durakladı, içindeki çatışmayı gözlerinde görmek mümkündü. Sonunda, Hande'nin yanına uzandı. Hande, başını Seda'nın göğsüne yasladı. Seda hiçbir şey söylemeden, sadece onun yanında durdu. Hande, gözyaşları içinde Seda'nın göğsünde uykuya daldı.
Sabah olduğunda, Hande gözlerini açtığında yanında Seda yoktu. Panikle kalktı, banyoya, evin her köşesine baktı, ama Seda orada değildi. Seda'nın sessizce gitmiş olabileceği düşüncesi, Hande'yi derin bir endişeye sürükledi. Telefonunu alıp Seda'yı aradı, ama Seda'nın telefonu kapalıydı. Defalarca aradı, mesaj attı, ama hiçbir cevap alamadı. Saatler geçmişti, Hande endişeyle ne yapacağını bilemiyordu. İçindeki suçluluk ve korku, onu tamamen kuşatmıştı.
Sonunda, Hande Murat'ı aradı. "Murat, Seda'nın telefonu kapalı. Nerede olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Murat, bir süre durakladıktan sonra, "Seda'nın tayini İstanbul'a çıktı, sana sürpriz yapmak için dün gelmiş olmalı," dedi.
Hande, Murat'ın söylediklerini sindirmeye çalıştı. Telefonu kapattığında, olduğu yere çöktü. Gözyaşları tekrar yanaklarından süzülmeye başladı. Seda, artık İstanbul'daydı, ama Hande onu bulabilecek miydi? Onu affedebilecek miydi?
"İçimde misafir ettiğim kırgınlıklar, bir gün ev sahibi olacaklar diye korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...