Bu bölümü 29 Ekim'de paylaşmayı planlıyordum. Ancak biraz gecikmeyle, bugün 1 Kasım'da paylaşıyorum. Cumhuriyet'in coşkusunu ve anlamını yüreğimde taşıyarak bu satırları kaleme almak istedim. Geç kalmış olabilirim ama Cumhuriyet'in verdiği güç ve inanç, her gün içimizde aynı gururla yaşamaya devam ediyor. Geç de olsa, bu hikaye Cumhuriyet'in kalbimizdeki yerini onurlandırmak için...
Cumhuriyet, her sabah bu topraklarda nefes alan herkese ait bir miras, bir değer. Onu her gün yeniden hatırlamak, korumak ve nesilden nesile aktarmak, bize bıraktığı büyük bir sorumluluk. Cumhuriyet'in sonsuz ışığını kalbimizde taşımak ve onun izinde yürümek, onu yaşatmak için vereceğimiz sözün en büyük göstergesi.
Her 29 Ekim'de, bu ülkenin dört bir yanındaki herkes gibi biz de yüreğimizde Cumhuriyet'in ışığını hissediyoruz. Geçmişten bugüne taşınan bu anlamlı miras, bu topraklarda nefes alan herkese güç ve umut vermeye devam edecek.
Geçmişin saygıdeğer anılarını onurlandırırken, Cumhuriyet'i koruma sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Ve her gün, onu yaşatmak için kalbimizde taşıyoruz.
***
29 Ekim sabahı, Cumhuriyet Bayramı'nın coşkusunu derinden hissettikleri bir gün olarak, Seda ve Hande için erkenden başladı. Sabahın ilk ışıkları, evlerinin büyük pencerelerinden içeri süzülürken, ikisi de hafif bir heyecan ve gururla güne başlamışlardı. Hande, mutfakta kahvaltı hazırlarken Seda masaya oturmuş, bu anlamlı günün düşünceleriyle dolu gözlerini arada Hande'ye çeviriyordu.
Kahvaltıdan sonra Seda, törende giyeceği üniformasını giymek için yatak odasına yöneldi. Hande de Seda'nın arkasından giderek sessizce onu izlemeye başladı. Seda'nın üniformasını giymeye başladığı an, Hande yanına yaklaştı, hafif bir gülümsemeyle onun göğüs düğmelerine doğru uzandı.
"İzin verir misin?" dedi Hande, kısık bir sesle. Seda, bu nazik ve dikkatli yaklaşımı karşısında gülümseyerek başını hafifçe salladı. Hande, düğmeleri yavaşça iliklerken her hareketinde içinde bir gurur hissediyordu. Parmakları Seda'nın üniformasında gezindikçe, gözlerinde ona duyduğu sevgi ve hayranlık vardı. Seda da Hande'nin bu anı ciddiyetle ve nazikçe yaşamasını izlerken, içini derin bir minnet duygusu sardı.
Hande son düğmeyi de iliklediğinde, Seda bir an durdu ve gözlerini kapatarak Hande'nin kendine özgü kokusunu içine çekti. Hande'ye olan sevgisi, o an kalbinde büyüyen bir sıcaklık gibi hissettirdi. Gözlerini açıp, Hande'ye bakarak derin bir iç çekti.
"Seninle her gün daha da güçleniyorum," dedi Seda, sesi sakin ama derindi. Hande, onun gözlerindeki anlamı gördüğünde hafifçe gülümsedi ve başını hafifçe eğerek bu özel anın tadını çıkarmaya devam etti.
Seda, Hande'nin yanaklarını iki eliyle nazikçe kavradı. Başparmakları, Hande'nin gamzelerini hafifçe okşayarak onun yüzünde minik bir iz bıraktı. Hande bu sıcak dokunuş karşısında gözlerini kapadı, yüzüne bir sıcaklık yayıldı. Seda, Hande'yi alnından öperken, saçlarının kokusunu içine çekti. Bu anın huzurunu, sevgisini ve güvenini birlikte paylaşıyorlardı; kelimelere gerek kalmadan sadece varlıklarıyla birbirlerine duydukları derin bağlılık anı yaşıyorlardı. İkisi de gözleri kapalı bir süre öylece kaldılar; aralarındaki o derin bağ, sessizce konuşuyordu.
"Bugün seninle Cumhuriyet'in gururunu kutlamak çok özel olacak," dedi Hande, gözlerini yavaşça açarak. Seda gülümseyerek başını salladı ve Hande'nin elini sımsıkı tuttu.
Seda hazır olduktan sonra, Hande'nin arkadaşlarıyla buluşmak üzere evden çıktılar. İlkin Aydın, Simge Aköz, Zehra Güneş, Elif Şahin, Eda Erdem, Cansu Özbay, Melissa Vargas, Aslı Kalaç ve Derya Cebecioğlu da bu anlamlı günde Hande'nin yanında olacaklardı. Stadyuma ulaştıklarında Seda, askeri kortejde yerini almak üzere arkadaşlarından ayrıldı. Hande ve arkadaşları, ona destek olmak için tribünlerde kendilerine ayrılan alana geçtiler.
Stadyum, ellerinde Türk bayrakları sallayan insanlarla dolmuştu. Tribünlerde devasa Atatürk posterleri, Cumhuriyet'in yıl dönümünü onurlandırmak isteyen kalabalığın coşkusunu tamamlıyordu. Stadyumun dört bir yanını dolduran kalabalıkla birlikte, Hande ve arkadaşları da yerlerini aldı; Seda'nın yürüyüşe başlayacağı anı heyecanla beklemeye koyuldular.
Bir süre sonra, askeri kortej bando takımı eşliğinde stadyum zeminine adım attığında stadyumu büyük bir alkış ve tezahürat sesi doldurdu. Seda ve diğer askerler, başları dik, kararlı adımlarla yürüyüşe başlamışlardı. Hande'nin gözleri, kalabalık arasında gururla yürüyen Seda'ya takılmıştı. Bu özel anı görmek, onun için unutulmazdı. Yüzündeki gurur ve mutluluk ifadesi, arkadaşlarının da dikkatini çekmişti.
Eda Erdem, ona dönüp hafifçe gülümsedi. "Bugün burada olmak, Cumhuriyet'in değerini ve bize kattığı gücü hissetmek gerçekten çok özel," dedi, arkadaşları başlarını sallayarak aynı duyguyu paylaşıyordu.
Seda ve diğer askerler, Cumhuriyet Marşı eşliğinde stadyum zeminini adımlamaya devam ederken tribünlerden büyük bir coşku yükseldi. Tam geçiş sırası geldiğinde, askeri kortej bir an için durarak hep bir ağızdan seslendi:
"Ey ölümsüz Atam! Birinci vazifem, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır."
Bu sözler stadyumda yankılanırken, Hande'nin gözleri bir kez daha doldu. Arkasında biriken kalabalığın sessizliği, Cumhuriyet'e ve bağımsızlığa duyulan bağlılığı tüm kalplerde hissettirdi. Seda, bu sözleri söylerken Hande'ye kısa bir bakış attı; gözlerindeki gurur ve bağlılık, Hande'nin kalbine işledi.
Tören sona erdiğinde, Seda asker arkadaşlarıyla tribünlerin olduğu alana geldi. Hande, gözleri dolu dolu Seda'ya doğru yürüyerek ona sımsıkı sarıldı. "Seninle gurur duyuyorum," diye fısıldadı, sesi sevgi ve minnet doluydu. Seda, ona sımsıkı sarılıp, "Cumhuriyet, hepimizin mirası. Onu korumak, yaşatmak en büyük sorumluluğumuz," diye cevap verdi.
Bu anlamlı tören, Cumhuriyet'in değerini her birinin kalbine bir kez daha kazımıştı. Seda ve Hande için, Cumhuriyet'in ruhuyla dolu bu özel gün, anlamlı bir anıya dönüşürken arkadaşlarıyla da kutlamak üzere küçük bir buluşma planladılar. Birbirlerine sımsıkı sarılarak, Cumhuriyet'in sonsuza dek yaşatılması gerektiğini bir kez daha derinden hissediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...