Seda kapıyı açtığında karşısında Teo'yu gördü; her zamanki gibi abartılı jestlerle, heyecan dolu gözlerle ona bakıyordu. Üzerinde bornozu, ayağında terlikleriyle bahçede ayakta duruyordu. Seda, gözlerini kırpıştırarak Teo'yu süzdü, hâlâ biraz şaşkın ve biraz da sabırsızdı. Teo'nun bu saatte kapısında ne işi olabilirdi ki?
"Ah, yetişin komşular, yetişin!" diye bağırmaya devam etti Teo. Seda, sabrını zorlayan bir şekilde kaşlarını kaldırdı.
"Teo, bu saatte ne yapıyorsun?" dedi Seda, soğukkanlılığını korumaya çalışarak.
Teo, dramatik bir şekilde göğsünü tutarak, "Sevgili komşum! Krallığımın mutfağında büyük bir facia yaşandı! Mutfak lavabosunun altında bir su patlaması var, su her yere taştı! Ne yapacağımı bilemedim, hemen size koştum çünkü krallığımı kurtaracak tek kişi sensin!" dedi.
Seda derin bir iç çekti. "Yani bir su tesisatçısına ihtiyacın var?" dedi, gözleri sabırla Teo'ya dikili.
"Evet, evet! Ama onlar bu saatte gelmiyor, gelmiyor sevgili komşum! Sen PÖH'sün, her şeyi çözersin, ne olur bana yardım et!" Teo'nun yüzündeki çaresizlik o kadar abartılıydı ki Seda'nın içinden hafifçe gülmek geçti.
O sırada Hande, Teo'nun yüksek sesini duyarak koridora doğru geldi. Seda'ya doğru yaklaşarak, "Neler oluyor?" diye sordu.
Seda, hafif bir tebessümle, "Teo'nun krallığında su patlamış," dedi.
Hande gülerek, "Krallığın mı su bastı? Prens Teo, tahtınızı bir süngerle mi kurtaralım?" dedi, alaycı bir tonla.
Teo, ellerini iki yana dramatik bir şekilde açarak, "Bir sünger mi? Krallığımın ihtişamını basit bir süngerle mi kurtaracaksınız? Bu devasa suyun ancak efsanevi bir kahramanın müdahalesiyle durdurulması gerekir! Ah, kaderin cilvesine bak, krallığımın ihtiyaç duyduğu o muhteşem savaşçılar tam da burada, yanı başımda!" dedi, abartılı bir ciddiyetle.
Seda ve Hande birbirlerine bakıp gülümsediler. "Tamam, tamam," dedi Seda. "Hadi gidip bakalım ne durumda."
Hande ve Seda, Teo'nun peşinden evine doğru yürüdüler. Hümeyra, mutfakta elinde bir kova ve birkaç havluyla görünüyordu. Hümeyra'nın yüzü, ağabeyinin abartılı hallerine karşı sıkılmış bir tavır takınmıştı.
"Ah, yine mi drama kraliçesi?" diye homurdandı Hümeyra. "Lavabodan su sızıyor diye bütün mahalleyi ayağa kaldıracak mısın Teo?"
Teo dramatik bir pozla ellerini başının üstüne koyarak, "Krallığımın su bastığını anlayamıyorsun! Sen küçük bir isyanın temsilcisisin sadece!" dedi.
Hande bu sahneyi izlerken kahkahasını tutamadı. "Sanırım birazcık fazla abartıyorsun Teo," dedi.
"Sen anlamıyorsun Hande! O suyun sesi bile yıkıcıydı, tam krallığımı ele geçirirken oradaydı! İsyancılar bile bu kadar tehlikeli olamazdı!" dedi, Teo abartılı bir şekilde.
Seda, duruma daha fazla uzatmamak için lavabonun altındaki dolabı açtı. Gerçekten de su borusunda bir sızıntı vardı, ama Teo'nun anlattığı kadar felaket bir durum değildi. "Bir kerpeten ve bir bantla geçici olarak düzeltebilirim," dedi Seda, profesyonel bir tonla.
Hümeyra, bu durumu izlerken kardeşine sinirle baktı. "Abartmayı ne zaman bırakacaksın? Bize kahve yapmaktan bile acizsin!"
Teo, Hümeyra'ya dönerek, "Bir kraliyet ailesinin üyeleri kahve yapmaz! Biz, kahveyi sanat eseri gibi bekleriz!" dedi ve Seda'nın tamir işlemlerine odaklanmasını fırsat bilip Hande'ye döndü. "Eğer kahve yapmaktan anlıyorsan sevgili komşum, belki krallığımı bu konuda aydınlatabilirsin," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...