Evdeki büyük camlardan içeri dolan hafif bir esinti, perdeleri hafifçe hareket ettirirken odada derin bir sessizlik vardı. Hande, elinde tuttuğu su bardağını masanın üzerinde hafifçe çeviriyordu. Sessizliği bozan tek şey, bardaktan gelen ince bir cam sesi ve arka planda hafifçe çalan müzikti. Hande'nin düşünceli yüz ifadesi Seda'nın gözünden kaçmamıştı.
Seda, hafifçe ona doğru eğildi ve elini Hande'nin omzuna koydu. "Bir süredir aklın başka yerde gibi görünüyor," dedi, sesinde endişe ve anlayışla. "Babanda mı yine?"
Hande derin bir nefes aldı ve gözlerini kaçırarak başını salladı. "Evet... Ne zaman onunla konuşsam, aynı şeyler. Her seferinde kendimi ona anlatmaya çalışıyorum ama hiçbir şey değişmiyor. Onu ne kadar ikna etmeye çalışsam da sanki her defasında bir duvara çarpıyorum."
Seda, Hande'nin ellerini nazikçe tuttu. Hande'nin hissettiği ağırlığı derinden hissediyordu. "Onun seni anlamasını beklemek zor," dedi sakin bir sesle, gözlerinde kararlılık vardı. "Ama asıl mesele şu ki, sen kendi mutluluğundan vazgeçiyorsun. Ne kadar çok çabaladığını görüyorum, ama artık kendine de bir sınır çizmelisin. Her zaman onunla uğraşmak zorunda değilsin."
Hande'nin bakışları yere kaydı. Bu konu hakkında konuşmak her zaman zordu. İçinde bir yerde babasının onayına hala ihtiyaç duyuyordu, ama bu savaşı kazanamayacağını da biliyordu. "Bunu biliyorum ama bu kadar kolay değil. Her konuştuğumuzda bir parçam daha yıpranıyor. Babamı böyle geride bırakmak, ona sırtımı dönmek... Bunu yapamam," dedi, sesinde kırılgan bir tını vardı.
Seda, Hande'nin bu içsel savaşını anlıyordu. Elini sıkıca tutarak, onu cesaretlendirmek istedi. "Babanla yüzleşmek kolay olmayacak, bunu biliyorum," dedi yumuşak bir sesle. "Ama onu ikna etmek zorunda değilsin. Sana bu yükü taşıtmasına daha fazla izin vermemelisin. Belki konuşmamız gereken kişi o, belki de ona bir dur dememiz gerekiyor."
Hande, Seda'ya şaşkın bir şekilde baktı. "Babamla yüzleşmek mi? Bu daha da kötü olabilir. Zaten aramız gergin... Seda, bu işi daha da zorlaştırabilir," dedi endişeyle.
Seda, gözlerini Hande'nin gözlerine dikerek, net ve kararlı bir şekilde devam etti. "Biliyorum, ama bu sadece babanla ilgili değil. Bu, seninle ilgili, bizimle ilgili. Ben seni korumak, seni savunmak zorundayım. Onun seni incitmesine izin veremem. Bu yüzden konuşmamız gerek. Seni ne olursa olsun savunacağım."
Hande, Seda'nın gözlerindeki o kararlılığı ve sevgiyi görünce, derin bir iç çekti. Kendisini her seferinde güçlü ve cesur hissettiren bu kadının yanında olmak ona huzur veriyordu. Ancak, babasıyla yüzleşmenin sonuçlarından korkuyordu. "Gerçekten bu işe yarar mı?" diye fısıldadı.
Seda, Hande'nin elini sımsıkı tuttu ve ona güven dolu bir bakış attı. "Belki bir şeyleri değiştirmez ama bu senin için. Artık o ağırlığı kalbinde taşımamana izin vermeyeceğim. Ne olursa olsun, senin yanındayım."
Hande derin bir nefes aldı, gözlerinde hafif bir umut belirmişti. Seda'nın güçlü duruşu ona her zaman güven veriyordu. "Tamam," dedi yavaşça. "Birlikte yüzleşelim."
Seda, Hande'ye bir an daha sarıldı, onun sırtını okşayarak bu kararı birlikte almalarının verdiği rahatlıkla hafifçe gülümsedi. O an, Hande'nin yükünü paylaşmak için yapacakları yüzleşmeye tamamen hazırdı.
***
Hande, annesinin davetiyle ailesinin evine gitmişti. Annesi her zamanki gibi onun en büyük destekçisiydi ve Hande'nin üzgün olduğunu bildiği için ona moral vermek istiyordu. Evin mutfağında oturmuşlar, büyük pencerelerden içeri dolan gün ışığında kahvelerini yudumlarken keyifli bir sohbete dalmışlardı. Annesi, Hande'nin yüzündeki hüzünlü ifadeyi fark etti ve onun omzuna hafifçe dokunarak, "Canım kızım, bil ki her zaman yanındayım. Senin mutluluğun her şeyden daha önemli," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
Roman d'amourHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...