Yusuf'un Hikayesi - Gelişme 3

65 2 0
                                    

İçimdeki sıkıntı, terk edilmişlik duygusuyla eşdeğer sayılırdı.

Olsun ki bir yetimhanede anneni beklemek,

olsun ki bir parkta pirelerinle birlikte sahibini beklemek gibi bir terk edilmişlik...

Ne zaman sahip olduğumu bile hatırlamadığım huzur, şimdi benden çok daha uzakta bir yerdeydi ve sebebi kesin olarak tek kelimeydi : "Yusuf!"

Bilgisayarımı kapattım. Banyoya gidip bir duş aldım, uzun ve sıcak. Belki bir saat süren duştan çıkmak istemeyişim, o günlerde bana yapışan yeni bir alışkanlığın ilk izleriydi.

Yer yer ıslanmış bornozumla birlikte odama geçtiğimde güneş, çoktan doğmuştu. İşe gitme vakti yaklaşmış ama işe gitmek için en ufak bir istek kalmamıştı içimde. Oysaki ne emeklerle açmıştım ben o ofisi...

Görenleri kendine hayran bırakan ofisimin iç mimarisi, yaptığım işi kolaylaştırıyordu.

Bir iç mimarın ofisi bence bir "show room" olmalıdır. Bu yüzden ofisim tam olarak bir "show room"du.

Ne kadar eğlenceli bir işim vardı, ne kadar zevkli... Okulu da aynı hevesle bir çırpıda bitirmiştim. İşe başlayınca içimdeki hevesi bir gün bile azaltmadan gece gündüz çalışmış ve çıtası yüksek bir iç mimar olup çıkmıştım. Fakat... Bunların hepsi o gün, bana çok yabancı geliyordu.

Bir başkasıydı o didinip duran... Bir başkasıydı gece gündüz çalışan... Ve ben başka biriydim şimdi...

Karar verdim: "Bugün çalışmak yok!"

Beynimde tüm bunlarla uğraşırken kahvaltı yapma gayretim takdire şayandı.

Çayı ne zaman yaptım, yumurtayı ne zaman pişirdim, domatesi ne zaman doğradım bilmiyorum ama hiç de tarzım olmayan gösterişsiz bir sofrada karnımı doyurmaya çalışmak için gösterdiğim çaba, içimi burktu.

Hızla yerimden kalkıp bu depressif durumu lehime çevirmeye çalıştım ve kendimi dışarı attım.

Yusuf'un HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin