Yusuf'un Hikayesi - Gelişme 5

42 2 0
                                    

Bu söz, bir iğne gibi beynimin tam ortasına batıyor ve canımı biraz fazla yakıyordu.

"Yusuf işte!" diyordu kadın...

Benim aradığım şey, bu muydu?

Nereden bilebilirdim, belki bu çocuğun hikâyesi sandığımdan çok daha etkileyicidir. Belki de ilik kanseridir ve ailesinin maddi yardıma ihtiyacı vardır.

Yo, hayır! Bu olamaz, çünkü bu çocuk sadece mutsuz görünüyor. Üstelik eşek kadar sağlıklı olduğu da her halinden belli... Bu sadece mutsuz bir çocuk!

Yoksa... Yoksa! Mutsuzluğu ile ilgili bir konu mu var?

Hayır hayır! Yanılıyorum, bu çocuğun ne sağlık konusunda ne mutluluk konusunda yardıma filan ihtiyacı yok! Zaten rüyamda okuduğum cümlede "git birine yardım et" demiyordu!

Yusuf adında biriyle aynı hikâyeyi oynadığımızı söylüyordu...

Bir kehanet gibi, git onu bul ve kendi sonunu öğren der gibi...

Benim SONUM!

Yoksa!

Yoksa trajik bir son beni bekliyordu da evren bana mesaj mı yolluyordu? Yoksa bu çocuk gibi kanser mi olacaktım? Üstelik elimden tutacak sevgi dolu bir annem bile yoktu...

Ne saçmalıyordum ben! Bu çocuğun kanser olmadığını daha az önce anlamamış mıydım? Bu çocuk kanser değil ki?

Okul servisine binen çocuk ince beresinin diğer kısmını açıkta kalan diğer gözüne doğru çekti ve kış uykusuna hazırlanan yavru bir ayı gibi oturduğu koltuğa yerleşti.

Peki ben? Şimdi ne yapacaktım?

Tabi ki kendimi yemenin bir anlamı olmadığına karar verdim. Oturduğum masaya bir yirmilik koyup olay mahalline doğru hızla yürüdüm. Amacım elbette servise yetişmek değildi. Yusuf'un annesiyle konuşmak istiyordum...

Ne konuşacağımı bilmek, o an için büyük bir lüks sayılırdı aklıma. Zaten çoğu zaman bilmeden atardım kendimi bir bilinmeze... Yeni bir tanesi daha atımın nalının çivisini düşürmezdi...

Mutlu kadın, ağır ağır yola koyulan servisin arkasından el sallıyordu. Oğlunun onu hiç umursamadığını bildiği halde yapıyordu bunu. Bense hain bir planı uygulamak üzereydim.

İşler tam anlamıyla bir rastlantıymış gibi, kadının önünden geçerken sendeledim. Ayağı burkulmuş numarası yaptım ve şükür ki dikkatini çekebildim.

Neyse ki vicdan sahibi biriydi ve beni tutup iyi olup olmadığımı sordu bozuk bir Türkçeyle. Ondan sonrası ise benim için çocuk oyuncağıydı.

Çünkü....

Her iyi satışçı gibi bir kütüğü bile dillendirecek özel diyalog tüyolarına sahiptim.

Yusuf'un HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin