Sıcak ve soğuk arasında gidip gelen bir hava ile kahvaltımızın sonuna gelmiştik. Natali, Türk Kahvesi pişirmek için izin istedi. Yusuf, masayı erkenden terk etti. Atillayla ben baş başa kaldık.Önce tabaklara baktık. Sonra çatallarla tabağımızda kalanları karıştırdık. Ben çay kaşığımla fincanımın kenarlarına hafifçe vurup ses çıkardım, nedense... Atilla ise serçe parmağıyla fincanın ağzında saat yönünde daireler çiziyordu. "Sohbeti yürüt" işini bu defa ben devraldım."Yusuf, çok sessiz bir çocuk..."Atilla'nın bam teline basmış olmalıydım. Anında kaskatı kesildi. Yüzü mosmor oldu. Nefes almakta zorluk çektiğini görebiliyordum. En sonunda sırtını dimdik yapıp, sandalyesine yaslandı. Ellerini göğsünün üzerinde birbirine geçirip parmaklarını çıtlattı."Evet ve bu durumda yapabilecek bir şeyimizin olmaması ne kadar acı... Yusuf bizim tek çocuğumuz ve birbirimizi yediğimiz için eşimle yurtdışında yaşıyoruz. Oğlumuz bağrış çığrış içinde büyümesin istedik. Ancak... Bu defa da uzaklaştık... Yine de elimizden geldiğince sık sık uğruyoruz İstanbul'a ve oğlumuz bizi daha iyi karşılıyor. Önceden... İkimizden de nefret ederdi... Şimdilerdeyse sadece annesini suçluyor... Bilmiyorum niye... Aslına bakarsanız Züleyha Hanım, suç ikimizin... Biz, sevmeyi biraz unuttuk galiba..."Ne hazin bir hikaye Yusuf açısından! Anne ve baba sevgisiyle büyümek, küçücük bir çocuğun en doğal hakkıdır oysaki... Evet, en doğal haktır bu ve bu haktan mahrum edilmiş bir çocuk...İşte o zaman anlamıştım Küçük Yusuf'un soğukluğunu, umarsızlığını...Ben de onun yaşlarındayken...Ne anne sevgisi bilirdim ne baba...Onlar kendi dünyalarında, kendi kavgalarındaydı...Ben varmışım yokmuşum, kimin umrundaydı sanki?Hatta yok olsaymışım daha iyi olurmuş gibi gelirdi bana...Varlığım onlara bir yükmüş gibi gelirdi...O yükü hafifletmek için, bir işe yaradığımı onlara göstermek için ne yırttım kendimi ne yırttım...Ama...Olmayınca olmuyor işte...Fazlaysan fazlasın...Sevilmiyorsan sevilmiyorsun...İstersen ağzınla kuş tut!Oysaki bu öfkeyi çok iyi tanırdım ben, çok iyi bilirdim... Nasıl oldu da anlayamadım?Hayret!"Yusuf'un sessizliği aslında hayra alamet değil Züleyha Hanım. Doktorumuzun dediğine göre şimdilerde o bir bulut ve yağmur topluyor... Daha sonra topladığı o yağmuru üstümüze yağdıracak... Yani büyüdüğü zaman... Bize hesap soracak... Yusuf... Benim güzel yavrum... Bir aile veremedim ona..."Demek Yusuf da benim gibi bir aileye sahip olamadığının öfkesini yaşarken babası da ona bir aile veremediğinin sancısını yaşıyordu. Acaba benim babam da... Yo hayır! Hiç sanmıyorum! O, hayatımda tanıdığım en bencil insandır! Hiç sanmıyorum ki böyle bir endişesi olsun! O, varsa yoksa "en doğru benim!" sloganıyla ortalarda dolaşsın... Hayır, hayır! Hiç sanmıyorum benden yana, iyiliğim için bir endişesi olduğunu asla düşünmüyorum!"Eşimle boşanmaya karar verdik, hem de birçok defa... Ama Yusuf için her defasında bu karardan vazgeçtik. Yurtdışında yaşama alternatifi bizim için daha iyi bir seçenek gibi geldi. Fakat Yusuf bizim yurtdışına iş için gitmediğimizi anlayacak kadar hassas bir çocuk."Bütün çocuklar hassastır. Değilse onda bir sorun vardır.Kardeşlerimin de beni hep böyle suçladığını hatırlarım. "Her şeyi kafasına takıyor bu da!"Takıyordum evet, doğru! Çünkü takılacak haksızlıklar vardı ortada! Onlar her zaman iyiydi, güzeldi, hoştu. Üstelik hiçbir şey yapmadıkları halde! Ben kötüydüm, çirkindim, fazlalıktım! Üstelik kendimi parçaladığım halde! Sonra "kafasına taktı" oluyordu!Yusuf'un hassas olması kadar doğal bir şey olamaz! Küçücük bir çocuk, anne ve babası didişirken hassas olmayıp da acaba daha başka ne olabilirdi?"Amaaan boş ver yesinler birbirlerini!" mi demeliydi o yaştaki bir çocuk, yoksa işte böyle küsüp içine mi kapanmalıydı? Tabi ki ikincisi doğru olanıydı, o da bunu yapmıştı.... En azından daha insanî, daha vicdanlı bir duruş bu...Yusuf'u öpesim geldi. Sarılasım geldi ona... Her nedense sarılıp sarılıp bağrıma basasım geldi ama ben Yusuf'un umrunda değildim...Aslında ben, hiç kimsenin umrunda değildim...Evet, bu benim marifetimdi. Ben istedim herkesten uzak durmayı ama... Görünen o ki; mazi yakamı bırakmaya niyetli değildi.Belki bunda Tanrının bile parmağı vardır. Yusuf'un Hikayesi'yle geçmişimi önüme serdiğine göre...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yusuf'un Hikayesi
General FictionYusuf'un Hikayesi / ÖNSÖZ “Sende Yusuf’un hikâyesi yazılıdır!” GİRİŞ Uyandım.... Ne korkunç bir duyguydu o! Ne sarsıcı bir beyanat… Bu arada Yusuf kim? ENG : Josph's Story / Preface "Joseph's story is written in you..." ENTRY I woke up... What a ter...