Yusuf'un Hikayesi - Gelişme 45

7 0 0
                                    

Evet... Tabi... Tanrının varlığı güzeldir..."Atilla, boş bir ifadeyle yüzüme baktı. Ben ise gülümsüyordum. Hatta öyle bir gülümsüyordum ki o an gözlerimin ışıldadığını bile düşünüyordum. Çünkü...Her şeyden önce uzun zamandan beri beni gerçekten düşünen birinin varlığını hissetmemiştim.Sonra... Yine bir sorunu çözmüştüm...Sonra...Evet, en önemlisi de buydu; ben uzun zamandan beri böyle içten gelen bir gülümsemeyi bütün benliğimle hissetmemiştim.Dudaklarım, yıllardır birilerine tebessüm ederdi ama bu hep mecburiyettendi. Bir garsona da bir arkadaşa da aynı seviyeden tebessüm eden dudaklarım, içten bir gülümsemeye uzun zaman önce veda etmişti.Oysa o an gülebildiğimi iliklerime kadar hissediyordum. Ama bu içten gelen gülümsemenin bende şok etkisi yaratacağından korkuyor olmalıydım ki bir yandan da işi abartmamaya çalışıyordum. İçim kıpır kıpırdı ama ben hafif bir gülücükle yetiniyordum.Oysa...Oysa..."Aaaa... Evet... Tabi... Tanrının varlığı güzeldir..." Atilla, bir anda ortaya çıkan bu garip duruma mantıklı bir açıklama getirmeye çalışıyordu. Ama bu, umrumda bile değildi. Sorunu çözmüştüm! Belki tamamen değil ama en azından genel olarak konuyu anlamıştım. Bundan sonrası benim için çorap söküğü gibi olacaktı; ipi ucundan çek, o da usulca çözülüversin..."Atilla Bey, uzun zamandan beri aklımı kurcalayan bir soruyla uğraşıyor beynim. Sesli düşündüğüm için özür dilerim. Ama haklısınız, gerçekten de Tanrının varlığı oldukça güzel bir şey..."Atilla, hiç görmediği bir uğur böceği türünü görmüş gibi yüzüme baktı. Gözlerimin içine...O kadar çok derinlerde bir yerlere baktı ki, üşüdüm..."Züleyha Hanım... Sizin çok farklı bir havanız var. İnsanı korkutan bir soğukluk... Ama bunun yanında da gözleri esir eden bir güzellik... Fakat hepsinden önemlisi... Bir sır... Bir gizem..."Bu sözler bana hiç de yabancı değildi. Arkamdan sürekli tekrar edilip dururdu:Dik kafalı, kendini beğenmiş, soğuk nevale, güzelliğine fazla güveniyor, kendini akıllı sanıyor...Evet, bu sözler benim çok sık duyduğum ifadelerdi. Gizem konusu da bunlardan sonra gelen bir diğer eleştiriydi."Haklısınız Atilla Bey, gizemli olduğum doğrudur. Bunu çok sık duyuyorum."Atilla, omuzlarını ileri geri hareket ettirerek yerinde biraz kımıldandı. Benimle ne şekilde bir muhabbet edebileceğini kestirmeye çalışıyordu. Ona yardım ettim."Lisedeyken edebiyat öğretmenimiz bizden bir konu üzerinde kompozisyon yazmamızı istemişti. Bu bir atasözüydü ve şöyleydi: Zirvelerde hem yılana hem de kuşa rastlayabilirsiniz. Biri uçarak, biri sürünerek oraya gelmiştir. Hiç unutmuyorum bu sözü, çok da güzel bir kompozisyon yazmıştım. Doğrusu ben böyleyim, sevince büyülü güzellikler sergileyebilirim. Ama sevmeyince... Karşımda kim olursa olsun, sevmeyince uyuz biri olduğum doğrudur ve ben, kolay kolay sevebilen biri değilim. Çünkü ... Sevmek... Birilerinin eline zarar görme hakkınızı teslim ediyorsunuz gibi bir şeydir... Böyle düşünmeye başladığım için de aslında kendimi suçlayamam... Ve bütün bunlardan Tanrı da benim gözümde nasibini almıştı sanırım. Ancak şu son günlerde olan bazı olaylar ise Tanrının, insanlardan farklı olduğunu bana gösterdi. O'nun sevgisi, insanlarınkine benzemiyor ve ben bunları daha az önce anladım... Kusura bakmayın lütfen; ben, beynini çok fazla yoran biriyim."Atilla'nın kaşları, söylediğim her kelimede alnının yukarı kısımlarına doğru çıkıyordu. Gözleri açıldıkça, buğulu kahverengileri, sorgulayıcı bir ifadeye bürünüyordu. Kirpiklerinin uzunluğunu ortaya koyan tüm bu hareketler, aynı zamanda onun yüzüne değişik bir çekicilik katıyordu."Biliyorum şaşırttım sizi; bunlar ne hükümetle ilgili sorunlardır ne de dolandırılan halkın saflığıyla... Doğrusunu isterseniz, Sezar'ın hakkını Sezar'a verenlerdenim. Kılı kırk yararım ama sonuçta haklıyı haksızdan ayırt edebilirim. Gelin görün ki benim sorunlarım biraz farklı... Aslına bakarsanız benim, kendimden başka bir sorunum yok.""Yanıldığınızı söylemeliyim o zaman Züleyha Hanım. Hem Sezar'ın hakkı konusunda hem sorunlarınız hakkında..."Beklemediğim bu cevap, beni susturdu. Zaten ne diye iç dünyamı konuşuyordum ki bu adamla? Sahi ben bu adama ne diye kendimi açıyordum?

Yusuf'un HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin