Yusuf'un Hikayesi - Gelişme 32

18 0 0
                                    

Gözlerim nemlenmişti... Bu konu, her zaman burnumun direğini sızlatır...

İnsanlar bir Tanrıları hakkında, bir de aileleri hakkında doğru duyguları konuşamaz; kendi kendisiyle bile...

Hep sevdiklerini söylerler. Onlar için canlarını vereceklerini söylerler...

Ben ise daha fazlasını yapmıştım. Her ikisine de ömrümü adadım dersem, pek yalan olmaz. Bilenler bilir, bilmeyenler hiç de umurumda olmadı. Bir gün bile, bir saniye bile...

Fakat Tanrıya olan kırgınlığımın geçmişi, elimde kalan ihanetlerle başlar.
Tanrıya olan inancımın sarsılması da savrulup durduğum fırtınalı duygularla...
İstediğim o ailenin bir parçası olmaktı, daha fazla bir şey değil. Olmadı...

Ailenin yeni bireyleri bile onlardan aldıkları cesaretle, parmakları havada beni sorgular hale gelmişti...

Ve o gün...
İşte o günkü konuşma...
Kulaklarımı bugün bile çınlatır!

Konuşma esnasında sessizce yanlarına gittim... Öylece kaldılar... Boş boş yüzüme baktılar...

"Sizi duydum..." diyebildim...

Validenin sözleri çok daha ilginçti:
"Sanki duyduğunu bilmiyorum! Hem duysan ne olur ki? Sen busun işte!"

"Bilmem, belki üzülürüm..." diyebildim...Sonra odama gittim. Birkaç kitap aldım yanıma ve evi terk ettim...
Birçok şey söylediler ardımdan, gitme gibi, dur gibi... Donuk ve korkmuş bakışlarla...

Bir an onlara baktım...
Nasıl mı?

Yusuf'un hastane koridorunda Natali'nin omzuna çenesini dayayıp düşüşümü seyrederken baktığı gibi...

Çok kırılmıştım kendime o an...
Çok da üzülmüştüm...
Demek beni üzecek sözleri şu kutsallığıyla meşhur "anne" denilen kişi, bile bile söyleyebiliyordu...
Üstelik o derece ağır sözler...

Kalbim, o gün acıdığı kadar hiç acımadı bir daha...
Çünkü benim "aile" dediğim birileri, hayatımda bir daha hiç olmadı...

Yusuf'un HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin