"Sevgili Züleyha, farkında bile değilsin... Seni buraya mutluluk getirdi..."Haydaaaa! Ben mi Asyalı kadınlar gibi bulduğunu kafasına takan biriydim, yoksa bu aile sayesinde kafamın içi de dışı da hiç boş kalmıyor muydu? Sahi, neler oluyordu?Belli ki şaşkınlığım Atilla'nın hoşuna gitmişti, ben ona pis pis bakarken o bana kıs kıs gülüyordu."Evet, tabi; bu kadar yorgun bir beyinle bir sözü ilk anda anlamaman son derece doğal... İzninle artık sizli bizli konuşmayı kaldırıyorum. Ailemizden biri gibi görüyorum seni Züleyha... Sakıncası yok değil mi?"Sakınca mı? Ne sakıncası olacak bir aileye dâhil olmanın? Alt tarafı aile dedikleri şey, hayatımın tüm neşesini elimden aldı!Burnumdan tıslayarak hoşnutsuzluğumu belli ettim ama fazla kaba olmamak için de biraz dikkat ettim."Bilmem, belki bir sakıncası vardır ama belki de bu çok önemli değildir..."Atilla, giderek keyiflenmeye başlıyordu. Bu arada Natali'nin asırlar süren kahve pişirmesi bitmişti. Elinde bir tepsi ve üç fincanla gelip masadaki yerine kuruldu. Atilla ve ben, Natali'ye bakıyorduk. Natali ise Fransız fincanları incitmemek gayretiyle birlikte bize kahvelerimizi nazikçe servis ediyordu. Ben bu zarif servise biraz kayıtsızdım ama Atilla... Bir acelesi varmış gibi fincan önüne konur konmaz kahvenin köpüğünü höpürdeterek aldı. Sonra bana döndü tüm vücuduyla ve işte o sersemletici sözleri söyledi."Biliyor musun Züleyha, ben yavrumu Natali'nin ellerine teslim edip giderken aynı zamanda da tüm şehirde ne kadar iyi insan varsa ona göz kulak olmasını istedim. Buna enerjiyi kullanmak diyorlar. Kimisi de enerjiyi yönlendirmek diyor. İlk duyulduğunda bu sözler insanın kulağını tırmalıyor, biliyorum ancak sen, oğlumu emanet ettiğim güzel insanlardan birisin. Seni ismen tanımıyor olsam da gönlünü bildiğim kesin. Ve Sezar'ın hakkı... Bence kendine gereken hakkı teslim etmiyorsun ve gizeminin şifresi burada saklı gibi... Bir diğer konu ise kendinde bir sorun olduğunu düşünmen... Hayır! Hiç de sorunlu birine benzemiyorsun. Ama kendine henüz ulaşamamış biri olabilirsin, elbette bu da seni rahatsız edecektir. Mutsuz olduğunu sanacaksın mecburen. Kendinden uzakta yaşamak, insana duygu konusunda fazla şans tanımaz. Ne yazık ki sen, ruhunla arandaki mesafeyi, mutsuzluğa veya bir sorun olduğuna yormuşsun... Ama öyle değil... Sen, mutluluğun tam da kapısında olan birisin. İzninle sana şimdiden hoş geldin demek istiyorum!"Aman Allah'ım! Meğer mutluluğumun anahtarı karşımdaki adamın elindeymiş de haberim yokmuş!Bu ne eda!Bu ne hava?Sanırsın tüm dünyanın mutluluk pınarları, adamın parmaklarından şarıl şarıl akıyor!Hoş geldin diyor bana! Ukala!Sen önce kendi mutsuz dünyana bak! Karısıyla anlaşamıyor, çocuğundan uzakta yaşıyor, bir de bana mutluluğun kapısını açıyor!Hadi ordan!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yusuf'un Hikayesi
General FictionYusuf'un Hikayesi / ÖNSÖZ “Sende Yusuf’un hikâyesi yazılıdır!” GİRİŞ Uyandım.... Ne korkunç bir duyguydu o! Ne sarsıcı bir beyanat… Bu arada Yusuf kim? ENG : Josph's Story / Preface "Joseph's story is written in you..." ENTRY I woke up... What a ter...