Yusuf'un Hikayesi - Gelişme 12

21 1 0
                                    

Neden bu kadar canımı yakmıştı Yusuf'un kayıtsızlığı, bir anlam veremiyordum fakat bu çocuk... Bana bir yandan da bir şeyler hatırlatıyordu, daha doğrusu birini...Sırtıma bir elin dokunmasıyla irkilince korkuyla karışık duygularla bu elin sahibine dönüp baktım. Yardımsever bir hemşire, şefkatli gözleriyle bana ilk yardımını yapıyordu. Ancak benim ona ayıracak zamanım yoktu, derhal Natali'ye seslendim."Natali! Bekle! Ben yine düştüm!"Çok şükür, Natali'nin kulakları iyi duyuyordu. Sesimi duyar duymaz anında geri dönüp aramızda açılan dört beş adımı gerisin geri yürüdü.

"Ah Sayın Züleyha! Bir gün içinde bu kadar burkulma normal değil. Sizin muayene olmanız gerekiyor."

Önemli değildi ve önemsiz olduğunu hem Natali'ye hem de yardımsever hemşireye anlattım. Mecburen anladılar.

Onları boş verip ayağa kalkmaya çalıştım. Her ne kadar zorlandıysam da bunu umursamadım. Ben zaten böyleydim. Hastalıklar asla umrumda olmazdı, daha da önemlisi yapacağım iş için engel olamazdı...

Anlayışlı Natali sayesinde uzun koridorda biraz daha yavaş yürüyerek yol almaya devam ettik. Elbette bu işime yaramadı, daha doğrusu hoşuma giden bir sonuç olmadı. Çünkü yol boyunca Natali'nin muayene olmam gerektiğine dair nutkunu dinlemek zorunda kaldım. Neyse ki otoparka gittiğimizde, attığı nutka kendiliğinden son verebildi, üstelik gösterişsiz bir söylemle:

"Yani sizin için iyi olur Sayın Züleyha..."

Benim için iyi olur evet, ne kadar çok iyi bildiğim bir cümle bu benim. Belki de ezber ettiğim. Belki de mıh gibi beynimin ortasına yapıştırdığım bir cümleydi bu:

"Senin için iyi olur diye..." başlayan o savunmalar... Neyse hiç sırası değildi geçmişe dönüp bakmanın!Natali ve Yusuf, arabanın arka koltuğuna geçti. Ben de küçük beyin yeni şoförü olarak yeni görevimde kusur etmemek ümidiyle ön koltuğa yerleştim. Aynayı Yusuf'u görebileceğim bir şekilde düzelttim, işte oradaydı o kuşkulu gözler. Yok hayır, kaygısız... Kaygısız gözler... Hayır hayır, mutsuz gözler...
Mutsuz mu? Şu mutsuz kelimesini nedense hep ümitsizlikle eşleştirmişimdir.. Mutsuz, eşittir umutsuz...

Evet, ben mutsuzluğun hep umutsuzluk olduğunu düşündüm.

O halde sadece yedi yaşında olan bir çocuk, hayatının başında bu denli büyük bir umutsuzluğa kapılmış olabilir miydi?

AH!

İçimden şimşek hızıyla bir sızı geçti...
Tanıdık bir çocuğun yüzü...
Mutsuz gözler...
Kaygılı bakışlar...
Unutmak istediğim bir çocuk...
Unutmak istediğim bir çocukluk...

Gerçekten... Olabilir mi?


Yusuf'un HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin