Salına salına yürüdüğüm yolları koşarak geri gittiğim az değildi. Fakat bu defa işler ciddi anlamda karışıktı ve içimde tuhaf bir his vardı.Adından ve sinirli olduğundan başka, hakkında hiçbir şey bilmediğim bir çocuk için kendimi neden bu denli hırpalıyordum, bilmiyordum. Anlam vermeye çalışıyordum ancak koşarken bunu yapmak kolay olmuyordu.Her şeyi akışına bırakmak, böyle zamanlarda yapabildiğimin en iyisi olurdu. Çünkü bir bilinmezin içindeysen, büyük ihtimalle bildiğin bir şey yoktur ya da bildiklerin işine yaramıyordur.Arabamla Yusuf'un oturduğu apartmanın kapısına geldiğimde Natali, ağlayarak oralarda dolaşıyordu. Bir yandan da elindeki mendille burnundan akanları temizliyor...Ona iyice yanaşıp kapıyı içerden açtım. Acele etmesini söyledim. Sonra da nereye gideceğimizi sordum, hastaneye dedi."Hastaneye mi?""Evet Sayın Züleyha, çocuğumu hastaneye kaldırmışlar!"Natali'yi sakinleştirmenin bir yolu yoktu ama daha ilginç olanı şuydu ki; beni de sakinleştirmenin bir yolu yoktu. İkimiz de deli gibiydik. Natali üzgün bir deliydi, peki ben neydim?Bir trafik canavarı gibi yollarda ortalığı birbirine katarak hızla ilerlemeye başladık. Hastane, normal şartlar altında kırk dakikalık bir mesafedeydi ama o an şartlar hiç de normal değildi. Zaten bir hastaneye kim, normal şartlarda gider ki?Yirmi dakika sonra hastanenin danışma masasında duran görevli ve oldukça zayıf kıza Yusuf'u soruyorduk. Daha doğrusu Natali soruyordu, ben onun dediklerini anında tekrarlıyordum "Evet, Yusuf'u arıyoruz... Evet, yarım saat önce okuldan getirmişler... Evet, acildeymiş... Evet, yedi yaşında... Evet, burnu kırılmış...Evet evet, bir çocuk ittirmiş... Evet Yusuf, Yusuf Sönmez!"Demek soyadı "Sönmez"miş Yusuf'un...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yusuf'un Hikayesi
General FictionYusuf'un Hikayesi / ÖNSÖZ “Sende Yusuf’un hikâyesi yazılıdır!” GİRİŞ Uyandım.... Ne korkunç bir duyguydu o! Ne sarsıcı bir beyanat… Bu arada Yusuf kim? ENG : Josph's Story / Preface "Joseph's story is written in you..." ENTRY I woke up... What a ter...