Kendi arabamın, kendi giysilerimin ve kendi bedenimin içinde, çıplak bir Somalili varmış gibi hissediyordum. Kara kara tende, beyaz beyaz gözlerle, acıklı bakışlarla insanlığıma sessizce "tuuuu" diyordu.
Okkalı bir tükürük yüzüme gelmiş gibi tiksinerek, elimle yüzümü sıvazladım.
Bu da neyin nesi? Ben, kime ayıp ediyordum? Kime insanlık dışı davranıyordum?
Neler oluyordu? Şimdi de kendi kendime düşman mı oldum?
Üstelik, işimi nasıl terk edip çıktığımı düşünmüyordum da içimdeki o fakirin bana neden tükürdüğünü düşünüyordum? Çıldırmanın eşiğinde olduğum açıktı...
Kendimden kaçmak ister gibi o mekândan hızla ayrıldım. Nereye gittiğimi tam olarak bilmiyordum ama Ulus Parkı'na yaklaştığımın farkındaydım.Sıcak çikolatalı browni kek ile sımsıcak demli bir çayın içimi ısıtırken seyrettiğim doyumsuz İstanbul manzarası bana orada hep aynı şeyi fısıldardı:
"Züleyha, unut gitsin..."
Direksiyonu parka kıvırdım. Görevliye anahtarı teslim ettim. Kuran'ı ve çantamı alıp uç kısımlardan bir masaya yöneldim. Uçurumun kenarında yürür gibi yaşadığım bir geçmiş, beni masa tercihinde böyle yapmaya zorluyordu. Keskin karakterli olmamda da bu geçmişin hatırı sayılır bir payı vardı. Anlaşma nedir bilmeden büyüyen bir genç kızın öğreneceği tek şey vardır çünkü:
"Ya hep ya hiç!"
Ölümle kalım arasındaki tercihin sonuçları, benim gibiler için farksızdır. Çünkü önemli olan tercih yapabilmektir. Sonrası... Hiç mühim değil...
Beni tanıyan garson, gülümseyerek selam verdi.
"Demli çay, ince belli bardakta ve sıcak çikolalatalı browni..." dedi sonra.
Aynı sıcaklıkta bir cevap olsun diye gülümsemeye zorladığım dudaklarımla "evet" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yusuf'un Hikayesi
General FictionYusuf'un Hikayesi / ÖNSÖZ “Sende Yusuf’un hikâyesi yazılıdır!” GİRİŞ Uyandım.... Ne korkunç bir duyguydu o! Ne sarsıcı bir beyanat… Bu arada Yusuf kim? ENG : Josph's Story / Preface "Joseph's story is written in you..." ENTRY I woke up... What a ter...