Garajın metal kapısını yukarıya doğru hareket ettiren Çınay, diğerlerinin geçmesine izin verdi. Beray kardeşine yardım ederken Tansu ve Meyra içeriye doğru hareket ediyordu. Betonun üzerine serdiğim projenin üzerinde fosforlu kalemler ile işaretlemeler yapıyordum. Tansu çantasından çıkardığı fotoğraf makinesini ayarlayarak bilgisayara bağladı. Fotoğrafları birbir açarken Meyra elindeki gri dosyayı yere bıraktı.
"Bakın."dedi Tansu. İçeri gireceğimiz binayı gösterirken Çınay kafasını eğerek gözlerini kısarak baktı.
"Bir dakika, bu bir malikane."dediğinde fotoğraflara düz bir ifade ile bakmaya devam ettim.
Beray hızla konuştu:"İlk ik proje ile bunun arasında dünya kadar fark var."dedi ve yere bağdaş kurarak oturdu.
Okuldan sonra Tansu binaya gidip fotoğraflar çekeceğini söylemişti ve durum buydu.
"Pekala."dedim. "Unutmayın her zaman açık bir yer vardır."diyerek ekledim. Bir yandan da sağ gözümü kırpmayı unutmadım.
Tansu fotoğrafı değiştirdiğinde arabanın arkasından demir kapıları çekmişti. Arabanın siyah camı bu obje de daha çok yer alıyordu.
"Önden giremeyiz."dedi Beray ensesini kaşırken. Tansu diğer resme geçtiğinde aynı arabanın başka bir kısmından çekilen fotoğrafı bize sundu. Ağaçların yoğun olduğu bir alandı.
"Ağaçların arasından girmeyi denedim fakat bir süre sonra ağaçlar seyrekleşip yüksek duvarlar karşıma çıktı. Duvarların en üst kısmında ise tel örgü var. Hapishane gibi."diye konuştu.
"Arka tarafı."dedi Çınay. Diğer kareye geçtiğinde kaşlarım yukarı kalktı.
"Dobermanların olduğu bir kafes."dedi Tansu. Uzaktan çektiği belli oluyordu ve kadraj bu yüzden daha genişti.
"Malikanede dört giriş var. Ön giriş ve arkada da bir tane daha giriş var. Biride camdan bir kapı arka bahçeye çıkıyor. Diğeri de."
Elim büyük mutfağa gitti. "Burada, mutfakta." dediğimde Tansu resimlerde ileriye doğru gitti. "Burası."dedi parmağı ile ekranın üzerine dokundu. Kapının ağzında büyük bir çöp kutusu vardı ve on beş metre ilerisinde ağaçlar başlıyordu. Bu ağaçlar bir süre sonra büyük duvarı denk getirirdi.Kalemi projenin üzerine bırakırken iç geçirdim.
"Nasıl gireceğiz?"diye söylenirken, Meyra elindeki dosyayı açtı.
"Çocuklar bir şeyi unutuyorsunuz. Orası bir malikane ve partileri, kokteylleri hiç son bulmaz."dediğinde bakışlarımız ona döndü.
"Sarışınım, bunu neden bekletiyorsun ki?"diye sordu. Tansu' nun, elleri Meyra'nın saçlarını karıştırmak için hareket etti.
Onlar boğuşurken gülmeye başladım ve bu hepsinin bana bakmasına neden oldu. Kaşını kaldıran Tansu ve kaşlarını çatan Meyra bana doğru emeklemeye başladılar. Beray ve Çınay birbirlerine bakıp:"Maviş kaç."diyerek kızların bacağını tuttu. Ayaklanıp hareket ettiğimde masanın arkasına geçip gülmeye devam ettim.
"Büyükanne ben geldim."dedim elimdeki anahtarları kenardaki aynalığın üzerine fırlatırken. Elimdeki zarfları küçük salona girerken krem rengi koltuğun üzerine koydum.
"Oy benim güzel çiçeğim."diye çiçeğinin yapraklarını okşayan büyükannemi gördüğümde yüzümde oluşan anlamsız gülümsemeye engel olamadım. Büyükannem bahçesi olan küçük bir evde yaşıyordu. İki katlı olan bu küçük evinde yukarıda üç odası bulunuyordu. Büyükbabamın kendi elleriyle yaptığı bu küçük ev, büyükannem için anlamı büyüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZ
Action"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönetmeye çalışan insanlar! Işığı göremediniz, renkleri bilemediniz. Dünyanız karanlık, grinin tonları i...