Önceki Bölümden:
"Müthiş."dedim ve salona doğru yürüdüm ve bana bakan takım elbiseli üç adamın karşındaki koltuğa oturdum. Tansu koltuğun kenarında ayakta dikiliyordu ve kulağıma eğildi.
"Suyun içinde uyku ilacı var, büyükanne uyuduğunda başımız büyük bir dert de."diye fısıldadı.
Gözlerim kısarak Çınay'ın mutfaktaki silüetine baktım. Elindeki cips paketini sömürüyordu.
Hayatım hiç sıradan değildi.
Yirminci Bölüm:"Yastık Savaşı"
İmagine Dragons-Warrior
Beray, büyük annemin üzerine örtmekte olduğu pikeye dikkatle bakıyordu ve uyku ilacının etkisinin ne kadar olabileceği ile ilgili Tansu ile tartışıyordu. Karşım da oturan üç takım elbiseli adam ve Çınay'ın buzdolabı kapağını açıp kapaması gerginliğimi artırıyordu. Üçlü koltuğa yerleşmiş üç adamdan biri hızla konuştu.
"Memnun değiliz."dedi. Onunda sağında yer alan adamsa güneş gözlüğünü çıkardı. Matrix'i izlemişseniz, onları tarif edip hayal dünyanıza oturtmak o kadar kolaydı ki.
Dudaklarında oluşan düz ifade ile oturan bir adam, kollarındaki manşetleri arada düzelten diğer adam, her an birini öldürecek gibi etrafa bakış atan üçüncü adam.
Ah, ah unutmamak gereken bir şey daha var. Ne mi?
Geniş açıya alalım. Tezgaha tekrar oturan Çınay elindeki teneke kutuyu açtı ve gazlı içecek sessiz ortamda ses çıkardı. Bakışlarım ona dönerken o omuz silkerek cips paketinin içerisindeki cipsleri avuçladı ve hepsini ağzına soktu. Koltuğuma iyice gömülürken, düz ifadesi adam tekrar konuştu.
"Size verilen görevleri fazla belirgin bir şekilde yapıyorsunuz."dedi ve herbirimize baktı. Diğer adam lafı tamamlamak için oturuşunu dikleştirdi ve:
"Bu yüzden size verilen görevlerin artık bir geçerliliği kalmadı. Atıldınız. Süvariler ismini daha fazla karalamanıza izin verilmeyecektir."dedi. Meyra bir adım öne çıkarak:
"Ne olduğundan haberiniz yok sanırım. Kırmızı Süvariler, Gri Süvariler ile birleşiyor ve bizim üzerimize gelmeye kalkışıyor. Hele bu gün onlar okula öğrenci olarak geldiler. Dördü de hatta beş."dedi ciddi fakat seri bir şekilde. Üçüncü adam konuştuğunda oda da hareketlenme daha da arttı.
"Bu bizi ilgilendirmez. Artık sembolümüzü kullanamazsınız. Artık beraber aynı okula gidemezsiniz ve artık sizi korumayacağız."diyerek konuştu.
Meyra tekrar bir adım öne çıkacağı sırada Beray elini onun önüne koyup geri çekti ve kendini ileri attı. Tansu ise onun koluna yapışmıştı. Ben de büyük anneme bakarak iç çektim. Çınay ise ağzındaki kaşıkla tezgahtan indi ve adamların arkasında durakladı. Ne zaman dondurma yemeye geçmişti?
Kaşığı ağzından çıkarmadan:"Bön bör şöy soyobılıy möyom?"diye konuştu ve kaşığı emip ağzından çıkardı. Tabi bir kaşı da havadaydı.
Üç siyah takım elbiseli adam, başlarını geriye çevirdi ve aynı anda: "Ne?"diye sordu.
Çınay ise koltuğun arkasında atlayıp iki takım elbiseli adamın arasına girip kollarını onların omzuna attı sonra da üçüncü adam aniden ayağa kalkıp bakışlarını Çınay'a çevirdi.
"Bir şey sorabilir miyim, dedim."diye sordu. Adamlar onu onaylarken,
"Benim velahiyetimi hanginiz alıyorsunuz?"diye sordu.
Adamlar kaşlarını çatması ve koltuktan kalkması aynı anda oldu ve Beray, kardeşine eline geçtiği ilk malzemeyi fırlattı. Çınay yastığa sarılıp gülerek karşılık verdi ve çarpıkça gülümsedi. Ve:
"Yastık Savaşı."diye bağırdı. Kucakladığı yastığı Beray'a atarken, koltuğun üzerinde ki yastığı takım elbiseli adamlardan birinin yüzüne arka arkaya geçirdi. Sonra da hızla geri çekilip, diğerine yastığı fırlattı. İkinci yastığı koltuktan alıp, koltuğun üzerinden atlayıp üçüncü adama attı.
Yastık hızlı bir şekilde adamın yüzüne yapışırken, herkes boş gözler ile Çınay'a baktı ve o da:
"Ne var?"diye konuştu ve yerdeki yastığı alıp Meyra'nın suratına fırlattı. Meyra yüzüne gelmeden engellediği sırada adamlar Çınay'ın üzerine doğru yürümeye başladı. Beray, tehlikeyi fark etmiş olmalı ki Meyra'dan önce bordo yastığı alıp adamın sırtına atladı ve yastıkla onun ağzını kapadı. Çınay'ın üzerine atlayacak olan ikinci adamı ise Meyra çevik bir şekilde adamın önüne doğru ayağını uzattı ve adam hızla yere çakıldı. Diğer adam ise eline geçirdiği yastığı Tansu'ya fırlattı. Yere düşen adam ayağa kalktığı anda oturduğum koltuktan kalktım ve yaslandığım yastığı elime aldım. Geriye doğru savurduğumda bir yastık yanağımdan sıyırıp geçti. Tam atacağı sırada elimi dur şeklinde kaldırdım ve:
"Hemen o yastığı yere bırak."dedim ve atacağı sırada işaret parmağımı ona doğru savurup:
"Hemen."dediğim de şaşkınca bana baktı ve Çınay'ın sırtına atlayıp yere sermesi ile kahkaha attım. Tabi bu kafama yastık yemem ve yastığın patlayıp, yastığın içerisinin dışına çıkmasına ile son buldu. Gözlerim kafama vuran tararken ihanet edenin Tansu olduğunu anladım ve kalçasına yastığı geçirdim. On dakika sonra, garajın içeri beyaz tüyler ile kaplıydı. Bir tüyde büyük annemin ağzının kenarında duruyordu. Bir takım elbiseli adam üçlü koltuğa yayılmışken diğer iki adam sırtlarını koltuğa dayamış ve gömleklerinin düğmelerini açıyorlardı. Çınay onlara su getirirken gülüyordu. Üç bardağı onlara uzatıp bize döndü ve arkasından da göz kırptı. Ben Tansu'nun bir bacağında serili yatarken Meyra da benim karnıma yatmıştı. Beray da büyük annemin yattığı koltuğa sırtını dayamış kafasındaki tüyleri ayıklıyordu ve Çınay konuşmak için ortaya geçti:
"Süvariler'e iletin, bizim onlara ihtiyacımız yok. Bizi Siyah Süvariler olarak tanıdı, insanlar. Ve öyle de olmaya devam edeceğiz. Bunu değiştiremeyeceksiniz. Ayrıyeten pegasus atı da ilgimi çekmemişti."dedi ve bize doğru döndü.
"Ren geyiğine ne dersiniz?"diye sordu. Yüzüm buruşurken o da gülümsedi.
"Her neyse, Siyah Süvariler'in amblemini değiştiririz ve sizde bizi sisteminizden çıkarırsınız. Yaşamlarımıza karışmak elbette olmayacak. Biz kendi yolumuzda olacağız ve Robin Hood efsanesini gerçekleştireceğiz."dediğinde onu onayladım ve oturur pozisyona geçtim. Çınay çarpıkça gülümsedi ve:
"Her halükarda."dediğinde ona eşlik ettim. "Her halükarda."
Ve kelimeler tekrar etti.
"Her halükarda."diye ses yükseldi. Tabi Çınay'ın adamların eline verdiği su bardaklarında ki uyku ilacı etkisini göstermişti ve elbette şuan uyuyorlardı. Ah, tabi bir de Çınay:
"Makarna yiyen var mı?"diye sordu. Tansu da: "Ben."diye cevapladığında Çınay tekli koltuğa oturdu ve:
"Yap da yiyelim."diye cevapladı. Bu, Çınay asla uslanmazdı.
Ve Siyah Süvariler tekrar doğuyordu Bu sefer özgürdüler. Fakat özgürlük, sorunları getirirdi. Umudun, çaresizliği de getirdiği gibi.
Hiç böyle bir yastık savaşı görmüş müydünüz?
Biraz ara vermiştim, Süvarilerim.
Geri döndüm.Her hafta Pazar günleri bölüm gelecektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZ
Action"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönetmeye çalışan insanlar! Işığı göremediniz, renkleri bilemediniz. Dünyanız karanlık, grinin tonları i...