Yuvarlak masa; Kral Arthur'un şövalyeleri ile beraber oturduğu o masayı andırıyordu. Belki tek farklı uzun pelerinlere sahip olmayışımızdı. Karşımda oturan simalar da yaşanmışlıkları görebiliyordum. Üç kişi. İki erkek ve bir kadın. Ellerimi masada usulca birleştirdim. Masanın ceviz ağacından yapıldığını düşünüyordum gerçi yer altında bu masanın hangi ağaç türünden olduğunun bir önemi yoktu. Konuşmanın başında değildik. Bana sorular o soruyu yanıtlamam için dakikalardır bekliyorlardı.
"Ne yapmak istiyorsun?" diye sormuştu saçları uzun ve oldukça yağlanmış olan. Evet, ne yapmak istiyordum. Belki adalet cevabını vermeliydim ama ben V for Vandetta filmindeki V karakteri değildim. Ya da kendini feda edip dünyayı kurtaracak Iron Man de değildim. Bunun için doğmuş mıydum?
Bu işin içine girdiğimden beri ne yapmak istediğim, kim olmak istediğime karar vermeye çalışıyordum. Gizli kalmalıydık değil mi ve bitmeyen adaletsizliği dengelemek zorunda mıydık? Adalet; yeni yetişkin olan beş kişinin omuzlarına mı yüklenmeliydi? Düşüncelerim sanki gecenin o soğuk havasını andırır gibiydi. Düşüncelerime karşı bir his beslemiyordum. Nefret yoktu. Hiçbir şey yoktu.
Burada sadece sonuçlarını gördüğüm bir olay döngüsünün kavgası vardı. Ne yapmak istiyordum?
"Bitmesini istiyorum." dedim usulca gözlerimi üçününde gözlerinde gezdirerek. Bitmeliydi, bu hikayeninde sonu gelmeliydi.
"Başımızı yeterince derde soktun?" diye tıslayarak konuştu. Gözlerim onda takılı kaldı ve yüzüme yerleştirdiğim alaycı gülüş üçününde gerilmesine sebep oldu.
"İnanın sadece sizin değil. Sorun başımızdaki onlarca dert değil, bu kadar silahın amacı nedir?" diyerek sordum. Kadın olan saçlarını geriye doğru attı fakat bu davranış bir rahatlamanın anlamı değil de gerginliğin göstergesiydi. Gözlerimi ondan çekip diğerlerine baktım. Liderleri olduğunu düşündüğüm adam siyah ceketinin iç cebinden bir kağıt çıkardı. Gözlerini gözlerime dikmişti.
"Hepimizin bir ailesi var."dediğinde sesindeki kendinden emin ama acı çeken havayı çoktan solumuş oldum. Kağıdı masanın üzerine koyup bana doğru ittirdi. Dörde katlanmış bu kağıdı ellermin arasına alıp hızlıca açtım. Gördüğüm şey sonucunda ifadesiz kalmaya çalıştım.
"Elimizi çabuk tutmazsak yargılayacak kimseyi bulamayız." dediğinde yüzümü incelediklerini biliyordum. Gözlerimi etrafta dolaştırdım.
"Sizinle işbirliği kurmamız gerekiyor." diye konuştu. Elini uzatan Edige'nin lideri gözlerinde bir minnettarlık varmış gibi bakmaya devam etti. Kadın olan konuşmayı devraldı ve:
"Acele etmeliyiz. Mümkün olduğunca hızlı olmak zorundayız. Şuan çıkan karmaşanın lehimize dönmesi an meselesi. Anlıyorsun değil mi?" diyerek sorgularcasına konuştu. Kendimi toplayıp o mühim soruyu sormam on saniyemi almıştı:
"Nasıl durduracağız?" diyerek sordum. Sanki bu sorunun cevabı oldukça basitmiş gibi üçü de gülümsedi. "Siz çocuklar ortalığı aleve verirken bizde bu zaman için çalışıyorduk." diyerek beni cevapladı Edige'nin lideri. Ama benim sorumun niyetini anlamamıştı. Beni kandırıp kandırmadıklarından emin olmalıydım değil mi?
"Bilgiye göre saat akşam dokuzda buradan bu silahları çıkaracaklar. Eğer doğru insanlara ulaşırsak bundan kimse zarar görmez." diyerek ekledi ve devam etti. "Kurt Kozası, Süvariler, Katay Hack Team ve Grifon ekiplerine haber vermeliyiz. Yeni başladığınız ANES projesine acil görevlendirme yapılması gerekiyor. Anes projesi içerisinde kendinizin seçtiği kişilerin bu işe hızlıca dahil olması gerekecek." diye konuştuğunda duraksadım. Duraksamamı fark etmiş olacak ki verdiği emirlere ara verdi. Benden bir cevap beklediği aşikardı. Kaşları çatılmış ve alnındaki çizgiler daha da belirginleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZ
Action"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönetmeye çalışan insanlar! Işığı göremediniz, renkleri bilemediniz. Dünyanız karanlık, grinin tonları i...