Bedenime uygulanan basıncı azaltan kıyafet ve nefes alışverişimi sağlayan oksijen tüpü ile birlikte derine inmek için büyük bir çaba içine girmeye gerek yoktu. Teknelerimizden sarkıtılan makaralı ipler inmemize yardımcı oluyordu. Yeterli miktarda derine indiğimizde Çınay önümden yüzmeye başlamış ve Beray da ona eşlik etmişti. Tansu yanından geçen balıklara doğru bakarken Meyra biraz daha derinden yüzmekteydi.
"Pekâlâ, köprü ile aranızda yaklaşık olarak yüz metre var ve bu süreçte derine inmeye devam edin." Diye konuştu Kaya Erez. Tekneye yerleştirdiğimiz teçhizat ve bileklerime taktığımız saatler birbiri ile etkileşim içindeydi. Saatler aynı zamanda denizin üç boyutlu görüntüsünü bilgisayar ortamına aktarıyordu. Beray başlığının iki yanında bulunan fenerin ışığını açarken bana doğru baktı, eliyle ilk önce kendini gösterdi ve sonra denizin dibini göstererek yüzüme baktı.
Ona tamam anlamına gelen bir şekilde başparmağımı kaldırdığımda Beray'ın önden dalış yapmasına izin verdim. Fuat Kardelen'in sesi duyulduğu sırada Beray'ın arkasında daha da derine dalmaya devam ediyorduk.
"Oksijen tüpü seviyesi yeterli düzey de." Diye konuştu. Sesi ağzında bir şeyler varmış gibi geliyordu. Bunu yalnız ben fark etmemiş olmalıyım ki Çınay aynı anda yüzmeyi durdurdu. Sanırım çantasındaki abur cuburlar için endişeliydi. Onun ilerlemesini sağlamak için elim ile Çınay'ın koluna yapışmış ve büyük sayılmayacak bir kuvvet uygulamıştım. Aslında bu hareket bile oksijen tüpümdeki seviyesini riske atabilirdi. Çünkü harcadığım enerji oksijen seviyemi de etkilerdi. Yüzüş sırasında tekrar duyulan Kaya Erez'in sesi daha ciddi ve odaklanmış geliyordu.
"Güzel iş millet, köprünün yaklaşık olarak on metre uzağındasınız, derine dalmaya devam edin."dediğinde sol kolumdaki saate bakmıştım. Zamanlama istediğimiz şekilde görünüyordu. İlerlemeye başlayalı yaklaşık dört dakika on sekiz saniye olmuştu. Bu esnada karşılaştığımız kayaların arasından geçerken Çınay, kardeşinin biraz daha önünden yüzmeye başladı ve bize doğru dönerek durmamız için işaret verdi. Aynı anda Kaya Erez de konuşmuş ve Çınay vücut dilini onaylar bir cümle söylemişti.
"Evet, bundan sonra halletmek ve yukarı çıkmak için sekiz dakika kırk beş saniyeniz bulunmakta. Cihazları kurun ve etkin hale getirin."dediğinde gözlerimi devirmiş ve belime taktığımın çantanın fermuarını açmıştım. Beray'a cihazı uzatırken Manyas Köprüsünün ayağına doğru yüzdü. Birkaç paneli gördüğü esnada yanına doğru yüzmeye başladım. Meyra çantasındaki diğer cihazı çıkarırken, Tansu ile köprü ayağına hareket edip yerleştirmek için harekete geçtiler.
"Altı dakika otuz üç saniye."diye konuştu Fuat Kardelen. Sesi şimdi daha anlaşılır geliyordu. Beray ile cihazı kurduktan sonra etkileştirmek için üzerinde yer alan tuşa bastım. Aynı anda Kaya Erez de eşlik etti:
"Birinci cihaz kuruldu."
Meyra'nın kurmakta olduğu cihaza yönelirken Tansu beni onaylarcasına başını salladı ve aynı zaman da kulağıma dolan ses ise:
"İkinci cihaz kuruldu."diye konuştu. Yüzüye çıkmak için hareket edeceğimiz sırada Kaya Erez konuşmaya devam etti:
"Üçüncü ve dördüncü cihazlar da etkin." Diyerek konuştu. Fuat Kardelen ise: "Oksijen seviyeniz kontrollü." Dedi.
Aklımdaki düşünceleri temizleyen su, cesaretimin üzerindeki tozları da süpürmüştü. Eğer arkadaşlığınız arasına işlenmiş bir amaç varsa aranızda kurulan iplerin kalınlığı artıyordu. Onların çabalaması beni de çabalamaya sevk ediyordu. Onların eğlenmesi beni de eğlendiriyordu. Yaşadığım her şeyin bir amacı varsa bu ailenin dağılmasını önlemek içindi ve bu ipleri tutan ellerimin yıpranmasını düşünmeyebilirdim. Çünkü o ipleri tutan dostlarımın zihinlerinde parçalanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZ
Action"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönetmeye çalışan insanlar! Işığı göremediniz, renkleri bilemediniz. Dünyanız karanlık, grinin tonları i...