"Mühürlenmiş gözlerinizi açmanız dileğiyle."
Mavi saçlı kız, bacak bacak üzerine atmış ve parmakları arasında tuttuğu kitabın satırlarını zihninin ucra köşelerinde filizlenmesini izliyordu. Kitabın sayfası üzerinde parmaklarını gezdirdi ve son sayfasını tane tane okudu. Kitap bittiğinde, yavaş ve narin hareketler ile kitabın kapağını kapattı ve kucağında durmasına izin verdi. Düşüncelerinden sıyrılmak için etrafına baktı.
Metro. Yan yana dizilmiş koltuklarda insanların herbiri bir şeyler ile meşguldü. Genç kız, hepsine büyük bir ilgiyle baktı. Yanında oturan kadın, elindeki tableti ile sunum inceliyordu. Sunum başlığını göz ucuyla okudu, Afra Simin.
"YAŞAMALİTE."
Genç kızın, kaşları hafifçe çatıldı. Kelimeyi anlamak istercesine tablet ekranına odaklı kaldı fakat ardından bakışlarının yönünü değiştirdi.
Karşısında oturan adam Nogay gazetesini okuyordu. Üzerinde büyük harfler ile YEDİSAN yazılıydı. Alt başlıkta ise günlerdir süregelen konu yer alıyordu.
"EDİGE DURDURULAMIYOR!"
Afra Simin, gazeteyi okuyan adama üstün körü baktı. Çünkü aklı deffetmekte zorlandığı bir noktanın üzerine tekrar kaymıştı. Gözleri kolundaki saate kayarken genç kız yere koyduğu sırt çantasına uzandı. İçerisine kucağındaki kitabı koyup, dizüstü bilgisayarını çıkardı. Hızlı fakat aceleci olmayan bir tavırla bilgisayarı açtı ve metronun yer altından çıkıp, üsten geçeceği zamanı kollarken önce gerekli ayarlamaları yaptı. Kulağında takılı olan cihazdan seslerin kesikliğini hissettiğinde, elleri dizüstü bilgisayarın tuşları üzerinde gezdi. Bakışlarını bir saniyeliğine de olsa metronun camına çeviriyor ve işine tekrar dönüyordu. Yanındaki kadın rahatsız olduğunu belirtircesine ters bir bakış atıp ayağa kalktı ve boş olan başka bir yere oturdu.
Metronun camında Nogay'ın aydınlığı göründüğünden gözlerini tek bir binaya odaklandı genç kızın. Metro ve binanın arasında yaklaşık olarak dört yüz metre vardı. Fakat bu sorun teşkil etmiyordu. Şuan yapması gereken bina ile metro arasında bağlantıyı kurmaktı.
"Şu lanet pizzayı neli istiyorsun?" diye sordu Beray'ın kızgın çıkan sesi. Afra kulaklığından gelen ses ile hafifçe tebessüm etti. Ona yanıt veren Çınay ile yüzündeki gülümsemesi daha da büyüdü.
"Kebap, kardeşim. Kebap istiyorum. Ama şartlar gereği karışık büyük boy getirmek zorundasın." dediğinde 'kardeşim' kelimesine ayrı bir baskı uygulamıştı. Çınay, Beray'dan büyük olduğunu öğrendiğinden beri sürekli bunu ima eder hale gelmişti.
"Neden hep ben stajyer olarak çalışmak zorundayım?"diye tekrar konuştu Çınay, nefes nefeseydi. Metronun önünden geçtiği binada stajyer olarak çalışıyordu. Tansu nefes nefese kalmış bir şekilde ona cevap verdi.
"Sıcağın altında koşmak mı isterdin?" diye sitemli bir şekilde sordu.
"Hayır, tatlım. Popom deri koltukları seviyor." diye cevapladı, nefesini düzenlerken. Ardından ekledi.
"Pizzam nerede kaldı?"
Beray ise boğuk gelen bir sesle konuştu. Kaskını çıkarıyordu. "Kapının önündeyim, beş dakikaya oradayım." dediğinde Çınay onu alayla onayladı.
Bunlar olurken Afra Simin, büyülü parmakları ile metronun ray sistemindeki elektriği kesmişti ve gözlerine kestirdikleri binaya en yakın noktadaydı. Metro içerisindeki insanlar telaşlanıp sesleri artarken Afra fırsattan istifade bir şekilde konuştu.
"Metro devre dışı."
Meyra, binanın önüne yeni gelen arabanın şoför tarafından açılan kapısından indi. Sarı saçlarını geriye doğru attı ve güneş gözlüklerini burnu üzerine yerleştirdi. Arabanın diğer tarafından açılan kapıdan takım elbisesinin içinde oldukça şık bir adam indi. Önü açık düğmeleri üzerindeki eliyle bir çırpıda ilikledi. Meyra, genç adamın koluna girerken cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZ
Action"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönetmeye çalışan insanlar! Işığı göremediniz, renkleri bilemediniz. Dünyanız karanlık, grinin tonları i...