Üzerimi değiştirip yatağıma uzanalı saatler olsa da bir türlü uyuyamıyordum. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki... Sanırım artık ucunu yakalayamıyordum. En kötüsü de sorunlar hiç bitmeyecekmiş gibi gözüküyordu. Peki ben bunların ne kadarına hazırdım? Daha doğrusu ne kadarını daha kaldırabilirdim?
Ayağa kalkıp mutfağa doğru yürümeye başladım. Amacım su içmekti ama acıktığımı fark edince dolaba yöneldim. Hastaneden çıktığımda aldığım eklerden birkaçı hala buzdolabında duruyordu. Tam ağzıma yöneltmiştim ki havada yön değiştirmişti elime aldığım ek. Çığlık atarken geriye doğru sıçradım.
"İmdatttt!" Sert eller ağzımı kapattı. Uykulu olan gözlerimi kırpıştırarak aydınlığa ulaştırdığımda karşımdakinin Mavi olduğunu görünce rahatlamıştım.
"Senin hala burada ne işin var?" dedim elini çeker çekmez. Cevap vermeye tenezzül göstermediği gibi eklerin geri kalanını da alıp salona yöneldi. Tabi ben de peşinden... Kanepeye kurulup kumandayı incelemeye başladı. Onu takip ettiğimi görünce gözlerini devirip, konuşmaya başladı.
"Unuttun mu? Ev arkadaşıyız artık." Kumandayı bırakıp telefonumu incelemeye başladı. Karşısına oturup telefonumu elinden aldım.
"O zaman eşyalarımı karıştırmamanın bu evin kurallarından biri olduğunu belirtmem gerek." Omuz silkti.
"Biliyor musun Mavi? Bence neler döndüğünü anlatmalısın artık bana." Doğruldu ve ciddileşti.
"Demek farkına vardın olanların."
"Sanırım. En azından rüya olmadığına ve saçımın renginin suda akmadığına emin oldum." Ayağa kalkıp camdan dışarıyı izlemeye başladı.
"Hala sanırım diyorsun, öyle mi? Sanırım ben de senin tam bir Şapşal olduğuna emin oldum. O yüzden şimdilik anlatmamaya karar verdim." Hızla ayağa kalkıp önüne geçtim.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"
"Ya sen benimle dalga geçiyorsan? Ben sana gölün kenarında ne demiştim? Eğer bana doğruyu söylüyorsan o gün orada ölmediğine pişman edeceğim seni. Benden kork." Yüzünü iyice yaklaştırıp düşmanca bakışlarını daha net görmemi sağladı.
"Eğer benim canım yanarsa seninki daha çok yanar Mavi. Unuttun mu? Bunu bana sen söylemiştin." Kafasını sallarken gülümsedi.
"Benim canım artık umurumda değil. Yaptığının bedelini ödeyeceksin." Mavi, odadan çıkarken korkuyla gerildiğimi fark ettim. Daha önce de beni tehdit ettiği olmuştu ama bu seferki beni ürkütmüştü. Hızla odama girip kapıyı kilitledim. Hızla derin nefesler alıyor, kafamda tehditleri yankılanıyordu. Yatağıma girip çocukça bir hareketle yorganı üzerime çekip kendime kalkan olarak kullanmaya başladım. Ama daha tamamen örtemeden üzerimi, soğuk bir ten yorgana engel olmuştu. Mavi gözler tam karşımda belirmişti ve bana bakmayı sürdürüyorlardı.
"Kaçamazsın." dedikten sonra yeniden ortadan kaybolmuştu. Bütün gücümü toparlayarak yerimden doğruldum. Duyacağını düşünerek boşluğa bağırmıştım.
"Sana ne yaptıysam özür dilerim. Hatamı telafi edebilmemin bir yolu varsa söyle. Pişmanım." Makyaj masamın yanında belirdi. Ellerini göğsünde kavuşturmuş yere bakıyordu.
"Bir yolu var. Ama sen başaramazsın."
"Söyle lütfen." Bakışlarını bana çevirdi. Çaresiz görünüyordu.
"Bir kız var. Adı Helen. Bana onu getirmelisin." Anlamayarak ona baktım.
"Her yere gidebiliyorsun gibi gözüküyor. Neden onu getiremiyorsun?" Çaresizliği daha da artmış, hüzne bulaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Isırık
FantasyBilmediğin bir şeyi asla ısırma. Sonunda ne olacağını bilemezsin.