"Seni nasıl kandırabilirim peki?" Sinan'la kaç saattir buradaydık bilmiyorum ama bulunduğumuz tatlıcıya bayılmıştım. Yemekten sonra canım tatlı çektiği için gelmiştik buraya. Deniz kenarında hatırı sayılır büyüklükte, şirin masalarıyla sizi hemen kendine bağlıyordu. Manzarası da ayrı bir konuydu. Önümde duran lokma tatlısından bir tane daha aldım.
"Ev arkadaşımla durumlar çok karışık. Yoksa ben de çok isterim. Sonuçta Amerika'dan bahsediyoruz burada değil mi?" derken dilimi yakan lokmayı çıkarmamak için hemen yuttum. Midemden aşağı doğru kaynayarak inerken Sinan'ın kaçamak tatillerini bildiğimi düşündüm. İlişkimizde sadece patronum olduğu günlerde bazen ben de onun adına rezervasyonlar yapardım. Genellikle iki kişilik, tek odalık rezervasyonlardan bahsediyorum. Şimdi bana aynı şeyi soruyordu. Yüzüm asılmıştı. Ayrıca ilişkimiz derken artık onu eskisi gibi, sevdiğim o küçük çocuk gözüyle göremiyordum. Bütün ilgim kaybolmuş gibiydi.
"Zuhal, neden durgunlaştın?" Eski sevgililerinle beni aynı kefeye koyduğun ve ben aramızdakinin özel bir ilişkiye dönüşebileceğini düşünürken senin tam tersini düşündüğünü anladığım için olabilir mi?
"Düşüncelerini direkt söylemen çok hoşuma gidiyor." O gülümserken ben kaçacak delik arıyordum. Yine aklımdan geçenleri farkında olmadan sesli dile getirmiştim. Boğazımda kalan lokmayla öksürmeye başladım.
"İyi misin?" Uzattığı su bardağını tek yudumda bitirdim.
"Ben ve çenem işte. Boş konuştum." dedim ona bakmamaya çalışarak.
"Hayır. Aksine hoşuma gitti. Çok doğruydu söylediklerin. Ben, kendimi sana yanlış ifade etmişim. Hata tamamıyla bana ait. Özür dilerim." İki kahve söyledikten sonra devam etti.
"Geçmiş ilişkilerimi yalanlayamam. Çapkın biriydim, kabul ediyorum. Hatta bunlardan birine tanık olmuştun." dedi hınzırca gülümserken.
"Ne düşünmüşsündür kim bilir. Ama biz erkekler basit canlılarız." İkimiz de gülüştük.
"Basit bir canlı olduğunuzu düşünmüyorum." dedim ufak sessizliğin ardından.
"Sizi bizi de kaldırsan artık?"
"Peki, senin." Kahvemi yudumladım. Hava serindi. Çok iyi gelmişti. Bunu fark etmiş olacaktı ki ceketini çıkarıp omuzlarıma örttü.
"Ama siz yani sen üşüyeceksin." Siz kelimesinde yüzü ekşitmişti ki hemen düzeltince yeniden keyiflendi.
"Ben üşümüyorum. Senin güzelliğin beni ısıtıyor." Keşke dedim içimden. Keşke bunları söyleyen Mavi olsaydı. Sonra kızdım kendime. Mavi'nin benim hayatımdaki yeri neydi ki? Aklımdan çıkaracaktım onu tamamıyla. İstediğini yapınca zaten gidecekti. Helen'i bulacaktım ona. Acaba şimdi ne yapıyordu? Kamuran Hanım'la mıydı?
"Nerede kalmıştık? Geçmişten ve şu anki halimden bahsediyorduk. Sana aşık oldum Zuhal. Tamam. Ne ara oldu diyeceksin. Sonuçta uzun zamandır beraber çalışıyoruz. Sen işe başladığından beri sana aşıktım ben. Sadece olgun biri değildim. Seni üzerdim. İlişkimize sahip çıkamazdım. Seni hep uzaktan takip ettim o yüzden. Ne zaman niyetlensem geri adım attım. O gün, Kamuran'la bizi yakaladığında aşırı tepki göstermemin sebebi de buydu. Biliyorum, dışarıdan Kamuranın köpeği gibi gözükmüşümdür o an. Oysaki sadece senden korkuyordum. Ya bana hayır derse diye. Gerçi hala evet de demedin." dedi ve gözlerini aşağı indirip yarım ağız gülümsedi. Kederli görünüyordu.
"Ama o kaza olunca be-ben çok korktum. Seni kaybetmekten çok korktum. Bana hayır desen bile yine seni uzaktan izleyebilecektim. Ölüm ise çok farklı. Seni bir daha görememek... Çok acı. Ben de ölmüştüm o an. Sonra bulduk seni. Kanlar içinde yatıyordun. Eve gidince ağladım. Ben ve ağlamak?" dedi omuz silkerek. Bir söz vardır. Eğer erkek ağlarsa o kadını onun kadar seven biri daha olmaz diye. İçim sızladı. Birinin beni bu kadar çok sevmesi yüreğime dokunmuştu. Yalan söyleseydi eğer bunu anlardım. Etrafında onun için bekleyen binlerce kadın varken Sinan'ın yalan söylemesi pek mantıklı değildi. Kalbiyle konuşuyordu. Onun konumundaki biri için de söylenmesi kolay olan cümleler değildi bunlar. Ufak bir yalan için fazla kaçardı. O, gerçekten seviyordu. Ben de seviyordum. Yanlış kişiyi seviyordum. O da başkasını seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Isırık
FantasyBilmediğin bir şeyi asla ısırma. Sonunda ne olacağını bilemezsin.