"Sakın, kimse Mavi'ye saldırmasın!" Etraftaki renkler hızla dönüyordu. Sesin sahibi kimdi şimdi?
"Mavi'ye saldırmayın Orhan! Lütfen, seninle gelirim. Ne istersen yaparım. Lütfen, lütfen oğluma ve diğerlerine zarar verme." Dalan mıydı bağıran? Dalan hala Orhan'ın elinde miydi?
"Tatlım, lütfen sakin ol. Birazdan çıkıp gideceğiz tabi ki. Ama önce son hamlemizi de yapıp her şeyi tamamlamalıyız. Mavi, sen kendini mi öldürürsün yoksa sevdiklerinden biri senin için bu iyiliği yapar mı? Ha, çok ağır gelecekse seninkilere bu yük, adamlarım seve seve yapacaklardır." Kendimi toparlamaya çalışıyordum. Kolumdan tutan biri beni sarsıyordu. Görüntüsünü biraz daha netleştirince bunun Feyza olduğunu anladım. Bana bakmıyordu ama sarsmaya devam ediyordu. Güçsüz görünmemeye çalışıyordu anlaşılan. Ben de dikkatimi Mavi'ye çevirdim. Onu hiç görmediğim kadar öfkeli görünüyordu. Her an buradaki herkesi öldürebilecekmiş gibiydi. Kolundan tuttum.
"Seni kendi ellerimle geberteceğim!" Hala çok bitkin gözüken Tales bağırmıştı bu sefer. O da oğlu gibi delirmişti.
"Ne duruyorsun öyleyse? Önce oğlunu öldür, hadi. Sonra beni öldürebilirsin."
"Öldürün beni." Bütün gözler Mavi'ye dönmüştü.
"Eğer her şey düzelecekse eğer bütün bu saçmalıklar bitecekse öldürün beni!"
"Saçmalama Mavi! Kendine gel!" Ona sarılıp ağlamaya başladım. Ne ölmesinden bahsediyordu? Buna asla izin vermezdim. Nasıl diyebiliyordu böyle kolayca? Nasıl kabullenebiliyordu onca çabamızdan sonra?
"Eğer Mavi'nin bir tek teline zarar gelirse buradaki herkesi öldürürüm." Sonunda beni de çileden çıkarmışlardı işte. Hep dönüşmekten korktuğum caniye dönüşmüştüm. Hatta daha da korkunç olan, söylediğimi yapabilecek olmamdı.
"O zaten ölecek Zuhal. Sen de öleceksin hatta. İkinizin de zamanı az kaldı. Bırak, onun işini hemen bitirelim. Daha az acı çeksin." Orhan'a doğru koşarken Aslan beni havada yakalayıp Mavi'nin yanına bıraktı.
"Kusura bakmayın millet. Bizim kız ve oğlan aşırı dramayı çok sever. Ondan böyle sahneler yaşanıyor şu an." Tam bir daha gidecekken Asu beni çekti yeniden geriye.
"Şimdi, bu noktada konuşmayı benim devralmam daha doğru olacak gibi geliyor." Asu, beni Mavi'nin tuttuğuna emin olduktan sonra ortaya doğru yürümeye başladı.
"Şimdi, sorunlarımızı konuşarak halletmeye çalışalım. İnsanların, yani benim türümden olanların yapacağı gibi. Siz masal kahramanları da iki dakika insan olmaya çalışın bu yüzden."
"Ya da bu çok hevesli hanımefendi sussun, onun yerine ben konuşmaya başlayayım." Herkesin orada olduğunu unutmuş olduğu Tuğrul öne çıkmış, kalçasıyla Asu'yu itmişti.
"Aramızdaki hain aynı zamanda benim kadar da alaycı imiş. Meydandan kalça ile uzaklaştırmak kadar normal ne vardır ki yoksa?" Asu, kendine has söylenmesini yapa yapa Tales'in yanına döndü.
"Sen yerine dön Tuğrul. Buna karışmanı istemiyorum." Orhan kızmıştı. Otoritesinin sarsılmasını istemiyordu. Kontrolü elinde tutmak istiyordu. Herkes ona itaat etmeli, bu oyunu onun istediği gibi oynamalıydı.
"Senin adamın olmayı kabul ettiğimde tek istediğim abimi geri getirmekti. Doğru. Bu konuda iki tarafa da yalan söyledim." Kaçamak bakışlarla Tales'e baktı.
"Ama bu kadar çok planlı biri, neden beni kendi tarafında istedi? Hadi abimin öldüğünü düşünüyordun. Ama oğlunun yaşadığını bildiğin halde neden benim gibi birini yanında istedin? Yeğenim için seni satabileceğimi düşünmedin mi hiç? O kadar mı şerefsiz gözüktüm gözüne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Isırık
FantasyBilmediğin bir şeyi asla ısırma. Sonunda ne olacağını bilemezsin.