"Neden duruyoruz ki? Onu esir aldı evet ama öldürecek hali yok ya? Çok seviyorum dediğin, uğruna bu kadar insanı harcadığın kadını mı öldüreceksin? Yapma! Herkes saldırsın!" Mavi artık kontrolden çıkmıştı. Tales şok içinde az önce Tuğrul'un bedeninin olduğu yere bakıyordu. Asu, Tales'i sarsıyordu ama hiç bir karşılık alamıyordu. Feyza ise babasının hala geri gelmesi için haykırırken Kemal de onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
Bu karmaşayı bölen şey Dalan'ın tiz çığlığı oldu. Orhan, onun koluna ve sırtına iki derin kesik açmıştı.
"Aslına bakarsan Mavi, eğer o benim olmayacaksa ikimiz yaşamasak da olur. Benim için fark etmez. O da benimle gelmiş olur. En azından birlikte ölürüz." Dalan'ın yaralarındaki kanama tişörtünü kaplarken sadece sessiz gözyaşları akıtıyordu. Çığlığını bastırmıştı. Sanki ölmeyi bekliyordu. Ya da bizim, onun bu durumu yüzünden aptalca bir şey yapmamızdan korkuyor gibiydi. Sessiz hıçkırıkları ile Mavi'ye bakıyordu sadece. Sanki ona hem veda ediyor hem de özür diliyordu.
"Yapma artık Orhan. Yeterince kişi öldü. Bırak artık bu savaşı." Herkes ruhsuz bir hale büründüğü için kendimi ortaya attım. Artık bir şey hissedemez olmuştum çünkü. Duygularım bile uyuşmuştu.
"Ben ölsem mesela? Ben ölsem çözülür mü bu büyü?" dedim. Mavi kolumdan tutup geri çekti. Ve elimdeki silahı yere attı.
"Saçmalama sakın! Sen ölmeyeceksin! Asla izin vermem buna! Asla!" dedi.
"Bütün bunların sorumlusu o kadın. O ölmeli gerekiyorsa! Amcamın, babamın, benim... Hepimizin katili o!" Parmağını nefretle annesine uzattı. Dalan yine sessizliğini bozmamış, sessiz gözyaşlarına yenilerini eklemekle yetinmişti.
"Kendine gel Mavi. O senin annen! Geçmişte hatalar yapmış olabilir. Ama şu an bizi korumak için kendini feda etti. O, babanı gerçekten sevdi. Seni de. Yapma artık, ne olur!" Mavi'ye sessizce son kez yalvarmıştım. Ama o karışık gözleri tepkisiz kalmıştı. Umurunda değildi. Dalan, yani öz annesi ölse de umurunda değildi.
"Öhö öhö! Aranızda konuşmayı bırakın! Sinirleniyorum. Zaten fazlasıyla uzadı bu konu! Yıllarca sabrettim. Bu kadarı yeter. Ya artık teslim olursunuz ya da teslim olana kadar, en sona Mavi kalıncaya dek hepinizi teker teker öldürürüm." Orhan'ın soğuk kelimeleri beynimizi delip geçerken Tales de kendine geldi.
"Boş tehditlere karnım tok Orhan. Beni öldür hadi. Gel ve teke tek görelim hesabımızı." Tales kendine hakim olmaya çalışsa da bütün kasları gerilmiş, ufak bir kıvılcımı bekliyor gibiydi. Orhan ise pek oralı olmamıştı. Gaza gelebilecek biri değildi o. Kaybedeceği maça girmezdi.
"Ya ben anlatamıyorum ya siz anlamak istemiyorsunuz? Size diyorum ki beni öldürmeniz için şu iki çifte kumruyu da öldürmeniz gerek. Şu an aynı hayatı paylaşıyoruz onlarla. Damarlarımızda aynı büyü dolaşıyor. O yüzden boşa geçecek ve senin ölümünle sonuçlanacak bir düello teklif ediyorsun Tales. He, ben ölmek istiyorum diye ısrar ediyorsan yanındaki şu çok konuşan hanıma teklif et. Yok o öldürmezse adamlarımdan biri zevkle yapacaktır. Hoş, birini kaybettim az önce ama." Tales öne atılırken Asu, onu kolundan yakaladı.
"Ne bu? İlkokul çocukları gibi karşılıklı atışıp sonra evlere mi dağılacağız? Bence savaş istiyorsan uzatmayalım. Savaşalım! Burada kimse Mavi'nin veya Zuhal'in kılına bile zarar vermeyecek. Buna izin vermeyiz. Sen şimdi yine büyü falan diyeceksin ama onun da yolunu buluruz. Çünkü daha demin ölebilme ihtimalin olduğunu dile getirmiş oldun. Kadının da boşuna çizdin öyle iki yerini. Seni öldürme yolunu bulana kadar da sana her gün türlü türlü işkenceler uygulamak için kafa patlatacağıma ve bunu zevkle yapacağıma emin olabilirsin." dedi Asu bugüne kadar gördüğüm en karanlık haliyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Isırık
FantasíaBilmediğin bir şeyi asla ısırma. Sonunda ne olacağını bilemezsin.