Bölüm 14

15.5K 1.2K 186
                                    


"Biri şu ışığı kapatabilir mi lütfen?" Gözlerimi yakan ampulü engellemek için elimi siper etmiştim. Yorgun hissediyordum. Elimi havada tutmayı başaramayarak yüzüme düşmesine neden olmuştum. 

"Sakin ol." Bu sesi tanıyordum. Eren kolumu yüzümden çekip kenara yerleştirdi. 

"Şapşallığı bırak. Işık olmazsa nasıl etrafı görebiliriz? Kaç saattir baygınsın haberin var mı senin?" dedi daha kaba olan. Erenin ellerinin yerini sert eller almıştı bile. Mavi de buradaydı.

"Ne oldu bana?" Soruyu doğrudan Mavi'ye yöneltmiştim. Zira bana az önce laf sokmaya çalışırken hafif bir suçluluk sezmiştim ses tonunda. Ki şu anda da kaçırdığı gözleri şüphelerimi haklı çıkarıyordu.

"Dolaptaki bütün ekleri soğuk soğuk yersen böyle hasta olursun. Bağışıklık sistemin çökmüş. Neyseki tıp eğitimim olduğundan hemen olayı kontrol altına aldım." dedi ciddiyetle. Tıp eğitimimi? Ek mi? Bağışıklık sistemi mi? Soğuk soğuk ekler mi? Mavi'ye dönüp burnumdan solurken hasta olmamın sebebinin o olduğunu anlamıştım. Mavi Elma yüzünden o kadar yeyip onun hasta olması gerekirken ben hasta olmuştum. 

"Zuhal, ben bu adamı yardımcın olarak biliyordum. Nasıl tıp eğitimi almış oluyor? Gerçek bir doktor çağırmama engel oldu da kendisi." diye çıkışmıştı Eren. 

"Zuhal, arkadaşın her şeye burnunu sokmaya ne kadar da meraklı?" dedi Mavi, Eren'e saldıracakmış gibi bakarken. 

"Mavi, beni eve götürür müsün?" Midem bulanıyor ve başım dönüyordu. İkisinin de endişesi yüzlerinden okunuyordu. Eren'e karşı çok kızgındım. Burada kalmak beni kötü etkiliyordu. 

"Eren Bey, bir işe yarayın da taksi çağırın lütfen." dedi Mavi ona bakmadan. Eren bana baktı. Taksi çağırması için onay verince odadan ayrıldı.

Mavi'nin Ağzından; 

Kaç yıl olduğunu ya da kaç yıl daha olacağını umursamadan her günümü Helen'i bekleyerek geçirmiştim. Kendimi bu dünyadan soyutlamış sadece Helen'i düşünmüştüm. Kendimi hapsettiğim ormana gelen binlerce kişiyi seyretmiş, Mavi Elma'yı korumuştum. Bir gün yağmur yağarken beklemekten pes etmiş, Mavi Elma'ya yalvarmıştım.

"Hani yanlış kişiyi seversem ölecektim? Helen dönmüyor işte, yanlış kişiyi sevdim. Artık kurtar beni. Ne olur." Mavi Elma, güneşi arkasına almış aheste aheste salınıyordu.

"Helen'i hala neden bekliyorsun o zaman, eğer yanlış kişi ise?" dedi. Beni susturmayı başarmıştı. 

"Benim açımdan yanlış yok. Ben duygularımdan eminim." 

"Sevmeyi öğrenmek de sevmeye dahildir. Sana bir şans daha veriyorum." dedi ve sustu. 

Günler geçtikçe umudumu kaybederken tek düşünebildiğim şey ölüm olmuştu. Ta ki o çıkıp gelene kadar. Kahverengi gözleri, ürkek vücudu, baştan çıkarıcı kokusuyla belirivermişti aniden. Elindeki kutuyu etrafa tutuyor, nerede olduğuna bakmadan hoplayıp zıplıyordu. 

"O kızın elindeki şey fotoğraf makinesi." Mavi Elma her zaman bana bilmediklerim konusunda rehber olmuştu. 

"Benim en son gördüğüm fotoğraf makinesi bu boyutlarda değildi." dedim şaşırarak. Teknoloji denen şey çok çabuk ilerliyordu. 

"Dışarıda değişen çok şey var. Sadece sen yoksun." diye cevap vermişti Mavi elma. 

Kendi kendine konuşuyor, mimiklerini tuhaf ifadeler için kullanıyordu yabancı. Bu halleri nedense hoşuma gitmişti. 

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin