Bölüm 55

5K 410 52
                                    

Kendimizi köyün sokaklarına atalı beş dakika olmuştu. Tuğrul ve Orhan her an burada olabilirlerdi. Ama kimse umursamıyordu bunu. Asıl önemli olan Tales'ti. Ve ondan hiç iz yoktu. Asu bile soğukkanlılığı kaybetmişti. O kadar panikti ki etrafındakilerin söylediklerini duymuyor, aynı yere ikinci hatta üçüncü kez bakıyordu. 

"Onu en son nerede gördünüz?" Bu soruyu da en az onuncu kez yöneltmişti.

"Eve doğru gidiyordu Asu. Söyledim ya. Eğitim bittiği zaman. Lütfen, sakinleş artık." diyerek omuzlarından tuttum. Ellerimi sertçe ittirip yeniden arka tarafları kontrol etmeye gitti.

"Anlamıyorsun Zuhal. Onlar önceden gelmiş, bizi görmüş olabilirler. Planımızı anlayıp da Tales'i götürmüş olabilirler. Ona zarar gelmesine izin veremem." Çılgınca koşturmaya devam ediyordu. Mavi tuttu bu sefer kolundan.

"Biz izin verir miyiz sence Asu? Eğer ona yardımcı olmak istiyorsan bize yardım etmelisin öncelikle. Kaybettiğimiz zaman aleyhimize. Hem onun hayatını tehlikeye atmış oluruz, hem de bütün köyün. Dolayısıyla bizim de." Asu kafasını salladı. İkna olmuşa benzemese de daha sakin gözüküyordu. 

"Şimdi ne yapacağız Mavi?" Feyza korku içinde etrafa bakınıyordu. 

"Plana sadık kalmak zorundayız. Eğer babam ellerindeyse bile hazırlıklı olmakta fayda var. Telaşa kapılmamız onların işine gelir." Aslan'a döndü.

"Sizler ilk konuştuğumuzdan farklı konumlanın sadece. Biraz daha yakın olun. Kadın savaşçılar da bu tarafa gelsin. Ne kadar kişi o kadar iyi." Mavi'nin talimatına kafa sallayıp gözden kayboldu Aslan. 

"Anne, sen de şu eve saklan." Girişe en yakın olan evi gösteriyordu. 

"Onlar geldikleri zaman sanki bir şeyden haberin yokmuş gibi çıkarsın. Orhan her ne olursa olsun, seni görünce duraksayacaktır." Dalan da onayladıktan sonra o da hızla gözden kayboldu. 

"Geri kalanlarımız ilk konuştuğumuz gibi en öndeki ağaçların o tarafa saklanacak." Mavi'nin telaşını ve korkusunu gözlerinden okusam da liderlik yapabilecek kadar soğukkanlı kalmayı başarabilmesini takdir ediyordum. Vakit kaybetmeden görev yerlerimize koşarken Asu hala tereddüt ediyordu. O da en sonunda yerdeki kazığını kapıp yanımıza geldi.

"Şimdi sessizce beklemeliyiz." Mavi son talimatını da fısıldadıktan sonra bütün köyü bir karanlık sarmalamıştı. Rüzgarın bile sesi kesilmişti sanki. Dünya durmuş, beynim uyuşmuştu. Mavi'nin elini sımsıkı tutuyordum. Ya artık sonsuza kadar mutlu olacaktık ya da... Bunu düşünmek bile istemiyordum. 

Arabanın tekerleri, taşlı yolu döverek ilerliyordu. Köy o kadar sessizdi ki onları göremesek bile geldiklerini duyabiliyorduk. Tabi bu durum, kalbimin göğsümde değil de kulaklarımda atmasına neden oluyordu. Farkında olmadan Mavi'nin elini daha da çok sıktım. Acıyla yüzünü buruşturunca da hemen bıraktım. Ama o, elimi geri yakalamıştı. Bana bakmıyordu. İkimiz de yolun sonuna geldiğimizi biliyorduk. Asu'ya baktım. Endişesi ve paniği, yerini nefrete bırakmış gibiydi. Silahına sımsıkı sarılmıştı. Yay gibi gerilmiş bütün dikkatini onların geldiği yöne doğru vermişti. Feyza ile Kemal arkamızda kalmıştı. Ses çıkarmamak için dönüp bakmasam da onların da korktuğunu hissedebiliyordum. Bu bir savaştı sonuçta. Hangimiz korkmuyordu ki? 

Görüş alanımıza girdiklerinde aradan beş dakika falan geçmişti. Arabayı park etmişler, yürümeyi tercih etmişlerdi. Mavi'nin haklı olduğunu anladığımda korkum, yerini paniğe bıraktı. Gerçekten de yalnız değildiler. Yanlarında başkaları da vardı. İri yarı 3 adam ve en az onlar kadar tehlikeli gözüken 2 kadın gelmişti. Daha onların gelişini sindiremeden arkadan 5 kişilik bir grup daha geldi. Ve onların arkasından bir grup daha yaklaşıyordu. Orhan işini şansa bırakmamış gözüküyordu. Bu sefer elimi sıkma sırası Mavi'deydi. Boynundaki damarlar belirginleşmişti. Acaba onlar da mı büyücüydü yoksa normal insanlar mıydı? Anlaşılan Orhan, artık işi bitirmek, hatasını düzeltmek istiyordu. Her şeyi sonlandırmak, nedenlerini ortadan kaldırmaktı amacı.

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin