Bölüm 13

15.3K 1.1K 223
                                    

Hemen yanı başımda oturup bilgisayar ekranından Helen'in fotoğrafına bakan bu adam bütün dünyamı altüst etmişti. Peki ben ne yapıyordum? Hala ona bakıp saçlarına dokunmamak için kendimi zor tutuyordum. Hala ona sarılmamak, onun esprilerine gülmemek, onunla ilgili her şeyi sormamak, sessizliğinde huzur bulmamak, sırf çok seviyor diye ek yapımını öğrenmemek için kendimi zor tutuyordum. Ondan koşarak uzaklaşmak istiyordum. Yüzlerce metre. Ne zaman bunu yapmaya karar versem, daha hızlı bir şekilde ona doğru koşarken buluyordum kendimi. Kendimden korkuyordum. Halbuki sabahki konuşmalarımızın anlamını çok iyi anlamıştım.

Mavi, haklı olarak hikayeye hep Helen ve kendi açısından bakmıştı. Biraz dikkatli düşününce gerçek bir aşk hikayesinde üçüncü kişiye yer yoktu. O üçüncü kişi, yok ederdi gerçek aşkı. Ben, o üçüncü kişiydim. Büyücüyü düşündüm. Eğer Mavi Elma gerçekten canlıysa o büyücüden bir parça taşıyor olmalıydı. Ve büyücü, Mavi'nin gerçek aşkı bulmasını istemişse üçüncü bir kişiye yer vermeyecekti. Hele de Mavi Elma'dan parça taşıyorsa. Ben, ölecektim. Benden sakladığı başka konular olduğunun da farkındaydım. Zamanı gelince öğreneceğim konular.

"Onu, nerede bulacağız?" dedi bilgisayara bakarken. 

"En son görüldüğü ülkenin haberlerine bakacağım. Tanıdık birini bulup şu an bu isimde veya bu fotoğraftaki gibi birini görüp görmediklerini soracağım. Bulacağız onu merak etme." 

"Sana çok teşekkür ederim Zuhal. Sana çok öfkeliydim. Çünkü Helen geldi sanmıştım. Mavi elmada birinin bana aşık olduğunu gösteren belirtiler de bulununc..." Aniden susuvermişti. Söylememesi gereken bir şeyi ağzından kaçırmıştı. Farkına vardığı an sussa da artık çok geçti.

"Anlamadım?" dedim anlatmasını beklerken. Gözlerini devirip konuşmaya başladı.

"Tamamen mavi olman. Saçların, gözlerin..." 

"Helen mavi olmuş muydu?" Resimlerde gözleri dışında her şey olması gereken renklerde gibi gözüküyordu. Daha önce aklıma takılan bir detaydı. 

"Sadece gözleri." dedi Mavi. Uzaklara dalmıştı. Bu haksızlıktı ama! Ben neden masmavi olmuştum? 

"Hollanda'da olabilir. Haberleri birleştirirsek eğer bu sonuca ulaşabiliriz." dedim mavi renginin büyüsünden şimdilik uzaklaşarak. Masadan kalkıp mutfağa yöneldi.

"Bilemiyorum. Beni bloke etmiş gibi sanki. Gidemiyorum, hissedemiyorum onu. Eskiden gidebiliyordum. Ta ki beni terk ettiği güne kadar." dedi çaresizce. Kendini sıkıyor gibiydi. Sanki onun yanına gitmeyi deniyordu hala. Nasıl engellenebilirdi ki bu? Ben de yapabilir miydim? 

"Bir arkadaşım var. Hollanda dahil birçok ülkede samimi dostları var. Onunla konuşacağım bugün." dedim bulduğum her detayı yazdığım defteri çantama atarken. Buzdolabını karıştırmayı bırakıp bana dönmüştü Mavi.

"Arkadaş derken? Erkek mi?" 'Ah, keşke gerçekten kıskansan!' diye geçirdim içimden. 

"Evet. Çok yakın bir dostum. Şimdi onu görmeye gideceğim. Bir şey olursa ararsın. Ne de olsa telefonu kullanmayı öğrendin. Her ne kadar zaten biliyorum diye iddia etsen de gördük hünerlerini." dedim geri kalan eşyalarımı da çantama atarken. Homurtular çıkararak buzdolabına geri dönmüştü. 

Kendime araba almalıydım. Sonuçta işimde yükselmiştim. Maaşım da yükselecekti doğal olarak. Her yere taksiyle gitmek daha pahalıya patlıyordu. Elim titreye titreye parayı uzattıktan sonra Eren'in evine doğru yürümeye başladım. Habersiz gelmiştim. Son konuşmamızdan sonra telefon açarsam onu görmekten vazgeçerdim. Şu an ondan vazgeçmek istemiyordum. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi, yani bencilce olan nedeni Helen'i bulmam için ondan alacağım bilgiler yüzündendi. İkincisi de onu görmeyeli uzun zaman olmuştu ve o, anılarımı yeniden canlandırmıştı. Onda hem ailemi hem de eski mutlu günlerimi görüyordum. Ona aşık değildim. Ama onu çok seviyordum. 

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin