"Merhaba Zuhal." Dalan, hiçbir çekinme belirtisi göstermeden yanımıza geldi. Öfkeden deliye dönmesi an meselesi olan Tales'i pek de umursuyormuş gibi gözükmüyordu."Merhaba Dalan. Son karşılaşmamızda sana ısrarla sorduğum halde Tales'in yaşamadığını söylediğini anımsadım. Ne tuhaf değil mi? Çünkü Tales, tam yanımda duruyor. Ve sanırım canlı olarak." diyerek bombanın pimini çekip ona fırlattım. Bu kadar tasasız görünmesi beni sinirlendirmişti çünkü.
"Evet, öyle söylemiştim. Çünkü öyle sanıyordum ben de. Sürpriz oldu." Tırnaklarına bakarak umursamazlığını bir üst seviyeye çıkarmıştı. Ya bunları gerçekten şaşırmış ve olacaklardan korktuğu için mükemmel bir oyun sergileyerek korunmak için yapıyordu ya da gerçekten de zerre kadar umurunda değildi.
"Yani sürpriz olduğu için bu kadar şaşırmış görünüyorsun değil mi anne?" Mavi en sonunda çözülmüş, gerçekten hissettiği şaşkınlığı üzerinden atarak konuşmuştu. Onun, annesinin sağ olduğunu ve eskiden annesinin onunla görüşmeye çalıştığını biliyordum. Telefonunda 'X' diye kaydetmişti annesini. Onun şaşkınlığının sebebinin, annesini aniden karşısında görmek olduğunu biliyordum.
"Sizin burada ne işiniz var Mavi? Benim peşimden mi geldiniz?"
"Sen kendini ne sanıyorsun da biz senin peşine gelelim? Benim gözümün içine baka baka o adamla beraber olduktan sonra senin peşine neden geleyim söylesene? Bence daha fazla huzurumuzu kaçırmadan git buradan."Tales'in şakaklarında atan damardan belli oluyordu nefreti. Ağzından çıkan her kelimeye yansıtmıştı bunu.
"Burası benim evim. Eğer rahatsız oluyorsan sen git Tales!" Meydan okurcasına kaşını kaldıran Dalan, Tales'in cevap vermesini beklemeden Asu'ya ve bana kafasıyla selam verdikten sonra uzaklaştı. Tales olduğu yerde öylece kalmıştı.
"Baba iyi misin?"
"Kemal! Buraya gel hemen!" Öyle bir bağırmıştı ki Mavi geriye sendeledi. Şu ana kadar donmuş gibi görünen Kemal, kendi adının şiddetle haykırılması ile çözülmüş, hızla Tales'in yanına gelmişti. Tales'in ne diyeceğini beklerken hiçbirimizin beklemediği bir şey yaptı. Elini cebine attı ve çıkardığı bıçağı, rastgele Kemal'e saplamaya başladı. Kemal acı içinde haykırırken başta Feyza olmak üzere hepimiz Tales'i durdurmak için hamle etmiş olsak da o, çok güçlüydü. En sonunda Mavi, elini bıçağın önüne attı. Avucunu delip geçen bıçağın ilerlemesiyle birlikte çığlık atmıştı. Babasını kendine getiren bir çığlıktı bu. Beni yerimden sıçratan ve boşta kalan bıçağı alıp Tales'in kafasına saplamama neden olan bir çığlık.
"Sen delirdin mi be adam? Ne yapıyorsun? Hadi Kemal ölümsüz! Hıncını ondan çıkarmak istedin, anladım da Mavi'yi neden bıçaklıyorsun? Bilmiyorsun ki oğlunun büyüsü bozuldu artık. Parçalara ayırayım da seni bakalım hala ölümsüz kalabiliyor musun? Deniz yıldızı gibi çıkıyor mu o kollar bacaklar?" Bir yandan bağırırken bir yandan da bıçağı kafasından çıkarmış parmaklarını kesmeye çalışıyordum. Ta ki Asu, beni havaya kaldırıp ondan uzaklaştırana kadar. Bütün köy halkı dehşet içinde bizi izliyorlardı. Köyün girişi tamamen kan gölüne dönmüştü.
"Ya anlıyorum hepiniz öfkelisiniz de bu köyü kim temizleyecek şimdi? Halime, bakma öyle yüzüme. Evet, köye büyücü getirdim millet. Neden diye bir sorun? Çünkü bunlar iyi adamlar. Ben de büyücüydüm. Biliyorsunuz bunu. Güvenin bana. Ve Allah aşkına biri şu adamın bağırsaklarını geri soksun. Midem kalktı ya! Akşama yemek nasıl yaparım ben şimdi?" Beni yeterince uzaklaştırınca yere bıraktı. İkisi de şimdilik cansız gibi yatan Kemal ile Tales'i taşımak için örtü getiriyorlardı az önce sohbet ettiğimiz kadınlar.
"Siz hep mi böylesiniz? Yoksa şu anki duruma mı özel?" Asu elimdeki bıçağı çaktırmadan alırken beni sakinleştirmek için konuşuyordu.
"Maalesef hep böyleler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Isırık
FantasyBilmediğin bir şeyi asla ısırma. Sonunda ne olacağını bilemezsin.