Bölüm 19

14.2K 1K 103
                                    


Kafamı dağıtmak için yürüyüşe çıktım. Vitrinlerin birinde devasa bir ayna vardı ve ben yansımama takılı kalmıştım. Saç diplerim siyahlaşmıştı. Aklıma Mavi Elma'nın sözleri geldi. 'Her şey siyahlaşınca...' Gerçekten sona yaklaşıyordum.  

Ölmeden önce yapmak istediğim bir şey var mı diye düşünürken aklıma ailem geldi. Onlar geride beni bırakmışlardı. Peki ben geride ne bırakıyordum? 

Kendimi Kamuran'ın Objektifi dergisinin kapısında bulmuştum. İçeri girdiğimde haliyle bütün gözler üzerime odaklanmıştı. Elif hızla yanıma gelmişti bile.

"Kızım sen aklını mı kaçırdın? Nerelerdesin? Kamuran günde milyon kez sana sövüyor." Onu bıraksam saatlerce konuşabilirdi. Ama ben ne yaptım? Ona deli gibi sarıldım. Ne kadar boşboğaz olsa da o, benim arkadaşımdı. Önce anlam veremedi. Sonra o da sarıldı.

"Elif, sen benim arkadaşımsın. Seni seviyorum. Hoşça kal." dedim.

"Ne demek hoşça kal? Nereye gidiyorsun?" Elif'in havada dedikodu yakaladığı zamanki yüz ifadesi belirmişti bile. 

"Evet nereye gidiyorsun?" İkinci sesin sahibine döndüm. Sinan Bey arkamda dikiliyordu. Onu ilk kez bu kadar kötü görüyordum. Kirli sakallı, üstü başı dağınık, saçları karışmıştı. Gözleri yorgundu. Yine de ışıl ışıl bakıyorlardı. 

"Merhaba." dedim gülümseyerek. 

"Merhaba Zuhal."

"Konuşabilir miyiz?" Evet, asıl amacım buydu. Sinan ile görüşmek için gelmiştim. 

"Tabi. Odama geçelim mi?" Kafamı sallayıp onu takip etmeye başladım. Onu bu halde görmek beni çok yaralamıştı. 

"Lütfen. Otursana." Koltuğu çekip parıldayan gözlerle bana bakmaya devam ediyordu.

"Teşekkür ederim." Kendi koltuğu yerine karşımdaki koltuğa oturdu. Masasını da ilk kez dağınık görüyordum. 

"Bir şey içer misin?" 

"Yok ben gi..." 

"Lütfen Zuhal. Lütfen gitme. Bak, çok özür dilerim senden. O son konuşmamızdan beri çok kötüyüm ben. Seni arayacak cesaretim bile kalmadı. Şimdi gelip de seni gördükten sonra gidiyorum deme. Bu sefer nasıl katlanacağım ben? Canım çok acıyor lütfen. Kalbin o adamda mı? Ben seni beklerim. Kendimi sevdiririm sana. Yeter ki bir şans ver bana." Çaresizce çırpınıyordu karşımda. Küçük dağları ben yarattım edasıyla dolaşan bu adam, şimdi benim için acı çekiyordu.

"Bir kahve alırım." dedim çaresizce. Yüzüne yayılan kocaman, sıcacık gülümsemesi bana da bulaşmıştı. Keşke seni sevseydim Sinan. İlk aşkımdın sen benim. Keşke ilk aşklar unutulmaz lafı doğru olsaydı. 

"Nereye gideceksin peki? Elif'e veda ettiğini duydum." 

"Uzun zamandır işe gelmiyordum. İstifa etmeye bile yüzüm yok." Gözlerimi kaçırıp kahvemi yudumladım. Ona gerçeği söyleyemezdim. Ölüyorum diyemezdim. 

"Buranın sahibi benim." 

"Anlamadım? Kamuran Hanım..."

"O sadece bir çalışan Zuhal. Burası benim. Seni affediyorum. İstediğin zaman gelir istediğin zaman gidersin." Sinan'ı, Kamuran Hanım'ın çalışanı sanıyordum. Onları ormanda gördüğümde böyle düşünmüştüm. 

"O zaman sadece tipik bir çapkınsın. Kamuran Hanım'la şey yaptığınızı görünce, bilirsin." dedim merakıma yenik düşerek. 

"Para için mi? Güldürme. Sadece öyle gelişmişti olaylar o kadar." dedi pişman bir tonlamayla. 

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin