Mavi'ye sarılmanın verdiği güven duygusuyla o gece de rahatça uyuyabilmiştim. Sabah uyandığımızda bütün ev halkı daha sakin, iyileşmiş ve yeni günün getireceklerine hazır görünüyordu. Genel olarak sessiz kahvaltımızı yaptıktan sonra köyü gezmeye karar verdik. Tales her ne kadar bu kararı sevmemiş olsa da Asu söz konusu olduğu için evden ilk çıkan o olmuştu.
"Evet Asu Hanım. Köyünüz, en az sizin kadar güzel. İnsan bir ömür burada yaşamak istiyor vallahi. Hele bir de yanında sevdiği biri olursa..."
"Tales Bey, dikkat edin yere. Her an üzerine basabilirsiniz de." Hepimiz olduğumuz yerde durup Tales'in önüne baktık.
"Çeneniz düşmüş de." Bu soğuk esprisine kahkahalarla karşılık verirken Tales biraz bozulmuş görünüyordu. Her zaman olduğu gibi.
"Babama katılmadan edemem. Gerçekten insan burada yaşlanmak ister. Ailesi, çocukları ile birlikte." Çocuklar derken bana bakıp göz kırptı.
"Hayat, benim gibi ölümlülere kısa Tales Bey. Siz, sonsuza kadar yaşayacaksınız." dedi Asu Tales'e bakmadan.
"Ben, sizi ölümsüz sanıyordum." Tales apaçık şaşırmış görünüyordu. Sanki sert bir kayaya çarpmış veya gerçekten de çenesinin üzerine basmış gibiydi.
"A, ben size o kısmı anlatmayı unuttum tabi. Üzgünüm Asu." diyerek araya girdim. Asu'nun, pişman olup nasıl güçlerinden vazgeçtiğini anlattım.
"Ben de öğrenebilir miyim lütfen? Bunun geri dönüşünü bilmek istiyorum." Tales, Dalan'ı gördüğünden beri ilk kez bu kadar sinirli görünüyordu. Asu da afallamıştı bu yüzden.
"Peki, istemeniz yeterli. O zaman şu çocuğun böbreklerini döktüğü yerdeki çay bahçesine gidelim. Hem böylece köyün girişine de yakın olabilirim. Malum, burayı korumak benim görevim." Böylece hepimiz dün en son birbirimizi öldürdüğümüz yere doğru yürümeye başladık.
"Umarım Dalan ile karşılaşmayız yine. Baban hazır sakinleşmişken. Hayır, bu sefer senin de eskisi gibi olduğunu biliyor. Seni deşer diye korkuyorum." Mavi'yle geriden takip ederken grubu, kulağına fısıldadım.
"Burası bir köy. Ne kadar kaçabiliriz ki? Ya o hiç evden çıkmayacak ya da biz. O yüzden elbet karşılaşacağız." Mavi'nin soğukkanlı olmasını anlıyordum. Annesi, umurunda değildi. Benim korkum Tales'ti zaten.
"Her şey bitince bu durumdan kurtulunca sonsuza kadar burada yaşamaya ne dersin?" derken Mavi nefes almak kadar kolay görünen bir şeyden bahsediyormuş gibiydi.
"Bilmem. O gün gelsin de seninle nerede olsa yaşarım ben." Alnımdan öptü. Çay bahçesi, düne göre daha az kalabalıktı.
"Bizimkiler dünkü manzaradan dolayı Aslan'ın yanına gitmişler sanırım. Neyse, en azından bugün de orası para kazansın değil mi?" dedi Asu, aklımı okumuş gibi.
"Hala bağırsaklarının hayalini görüyorum Kemal." diyerek Asu'ya katıldığımı belli ettim. Dünkü hanımlardan biri, müşteri geldiği için heyecanla binadan çıktı. Gelenin biz olduğunu gördükten sonra yüzündeki bütün kan çekilmişti sanki. Gözleri Tales ve Kemal arasında mekik dokuyordu.
"Merak etmeyin hanımefendi. Bugün son derece sakinim." dedi Tales. Kemal de aynı yatıştırıcı tonla ekledi.
"Bağırsaklarım yerinde. Merak etmeyin. Olması gereken yerdeler." Kadın, yine de çekimser davranıyordu.
"Kahve isteyenler kimler?" dedi Asu. Neredeyse herkes el kaldırınca dün geceden hatırladığı kadarıyla kimin nasıl sevdiğini söyledi. Sadece Tales'in tercihini yanlış söylemişti. Bunu bilerek yaptığına neredeyse emindim. Kadın, bize yaklaşmak zorunda kalmadığı için mutlu görünüyordu. Hemen binaya geri döndü.
![](https://img.wattpad.com/cover/40343843-288-k552092.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Isırık
FantasyBilmediğin bir şeyi asla ısırma. Sonunda ne olacağını bilemezsin.