Bölüm 59

6.9K 453 220
                                    

Metalimsi kokuları hiç sevmezdim. Kan kokusunu çağrıştırırlardı. Aşırı hijyen kokusunu da sevmezdim. O da hastaneyi çağrıştırırdı. Peki şu an bu iki koku da buram buram ciğerlerime doluyorsa ben tam olarak neredeydim?

Göz kapaklarım direnç gösterse de sonunda açmayı başarabilmiştim. Loş ışık gözlerime hücum ederken zorlansam da hemen kendime gelip etrafıma bakmak istiyordum. Orhan'ı öldürmüştüm. Bunu hatırlıyordum. Yine de herkesi görmem lazımdı. Emin olmam lazımdı. Eğer hayal gördüysem... Eğer birine zarar geldiyse... Mavi... Mavi'ye bir şey olduysa...

"Zuhal! Uyandı! Uyandı Zuhal kalksana be adam! Horul horul uyuyorsun. Senin gürültünden uyanmıştır zaten. Bu gürültü de insan ölemez ki ağız tadıyla." Bulanık renkler birbiriyle birleşmişti şimdi. Sesin tonuyla birlikte görüntüler yeniden netleşti. Asu yanıma koşarken durup koltukta uzanmış, ağzı açık halde horlayan Tales'e şaplağı yapıştırmıştı. Tales, olduğu yerden sıçrayıp etrafına çılgınca bakmaya başladı. Onların bu halini görünce biraz olsun rahatladım. Herkes iyiydi. İyi olmasa böyle olmazlardı.

"Zuhal? Beni duyuyor musun?"

"Evet. Selam. Kötü adamı öldürüp günü kurtaran kız nerede? A, o benmişim." dedim Asu'nun tarzıyla.

"Tamamdır. Kız kendinde. Size söylemiştim. Hadi eve gidelim o zaman. Zuhal'i bırakın." dedi Asu. Kapıyı açıp dışarı çıktı. Ardından hala yarı uykulu Tales ile bakakalmıştık. Kapı yeniden açıldı. Asu, yanında Feyza ve Kemal ile birlikte dönmüştü. Hala şaşkın olan yüzümüze baktı.

"Gerçekten gittim mi sandınız?" Kafamızı salladık.

"O kadar da değil ama. Feyza ile Kemal dışarıdaki koltukta uyumuşlardı." Mutluluk gözyaşları akıtan Feyza el salladı. Kemal, solgun yüzüyle beni selamlayıp Tales'in yanına geçti. 

"Mavi nerede?" Herkesi mutlu ve sağlıklı görmek gerçekten güzeldi. Buna şükrediyordum. Ama Mavi ortalıkta yoktu. Sanki göğsüme bir ağırlık oturmuştu. Onu görmeden gitmeyeceğinden emin olduğum bir ağırlıktı bu.

"Sakin ol. Seni kurtarmak için gitti." dedi Asu.

"Gitti de ne demek? Nereye gitti?" İçimdeki panik katlanarak büyüyordu. Yataktan çıkacaktım ki Asu beni durdurdu.

"Dram olmadan yaşayamıyor musun kızım sen? O iyi. Yola çıkacak birazdan. Dönünce anlatır sana neler olduğunu." Tales'e baktım. Sakin duruyordu. Eğer Mavi'ye bir şey olmuş olsaydı öyle durmazdı. Yine de rahatlayamıyordum. Onu görmek istiyordum. Sonra birden Hollanda'da hissettiğim o güçlü akımlardan birini hissettim. Mavi'yi hemen şimdi görmek istiyordum. Hemen! Şimdi! 

Kendimi kasmış değişik sesler çıkarırken etrafımdaki kalabalık bana tuhaf gözlerle bakmaya başlamıştı. Yine de kendimi durduramıyordum. Karşımdaki boşluğa dönüp bir kez daha Mavi'yi çağırdım. Aniden ortaya çıkan Mavi'nin bedeni, kısa süreliğine havada durdu. Beni gördüğü anda yere düştü. Diğerlerinin hayret içeren nidaları arasında Mavi yerden kalkmış, arka tarafını tutarak söylenmeye başlamıştı.

"Biraz geç kaldım diye de bu yapılmaz ki. İyi ki bir gücünüz var Zuhal Hanım. Belki de tuvaletteydim yani. Olamaz mı?" Onu görmenin verdiği rahatlıkla gülümserken kollarımdaki kabloları çıkarmaya başladım. Tek istediğim bu yataktan kalkmak, ona sarılmak ve yemek yemekti. Mavi de gülümsedikten sonra hızla benim yanıma geldi.

"İyisin." dedim onaylamak için.

"İyiyim. Sen de iyisin?" O da emin olmak istiyordu. 

"Hiç olmadığım kadar iyiyim." dedim ve boynuna atladım. Ona sarıldığım anda dünya yine durmuş gibiydi. Güçlü duygular, tatlı bir sıcaklıkla beraber bizi sarmalamışlardı sanki. Her şey bitmişti işte. Artık kurtulmuştuk. Sonsuza kadar... Sonsuza kadar bitmişti.

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin