Kendimi Mavi'nin ofisinin önünde bulmuştum. Annesinden nefret etmiştim. Kendi çıkarları uğruna oğlunu harcamıştı. Onu hiç düşünmemişti. Onu korumaya çalıştığını söylese de bana samimi gelmiyordu. Çünkü bütün bunların sebebi zaten oydu. İçeri girip Mavi'ye sarılmak istiyordum. Hayatında onu gerçekten seven tek insan ben olmuştum. Şimdi onu elimden almalarına izin vermek istemiyordum. Bir yandan da zaten yeteri kadar yıpranmış olan birini daha fazla zorlamak istemiyordum. Sonunda onun ölme ihtimali varken özellikle bunu yapamazdım. Planlı hareket etmem gerekiyordu.
Güzel bir plan yapana kadar geri adım atma kararı almıştım. Geriye dönmüş gidiyorken çarptığım sert gövde durmama neden oldu. Başımı okşayarak önümdekine bağırmaya başladım.
"Önüne baksana be adam!" Göz ucuyla baktığım kişi Mavi'nin ta kendisiydi. Elleri cebinde kafasını yana eğmiş beni izliyordu.
"Burada yarım saattir dikilmiş ne yapıyorsunuz Zuhal Hanım?" Şimdi ben geldiğimden beri burada mıydı bu adam? Niye ses vermedi ki? Durup beni izlemiş olmalıydı.
"Size bir fikir sunacaktım. Onu prova ediyordum." dedim olayı kurtarmak için.
"Peki neden vazgeçtiniz?"
"Şey, ben emin olamadım da o yüzde..."
"Olsun. Duymak isterim. O kadar saat kıvrandınız. Eminim ki buna değecek güzel bir şeydir."
"Onun burada ne işi var hala Mavi?" İkimiz de sesin sahibine döndük. Helen kollarını birleştirmiş bizi inceliyordu. Ayağını da sinir bozucu bir şekilde yere vurup duruyordu.
"O dediğinin bir ismi var Helen. Zuhal Hanım bizimle çalışıyor hatırlıyorsan eğer?" Helen kıpkırmızı olmuştu. Bu sinirle bana saldırması an meselesiydi.
"Kovduğunu sanıyordum. O rezaletten sonra burad..."
"O rezaletten sonra zaten haddimden fazla bağırdığımı düşünüyorum. Hatasını anladı ve özür de diledi üstelik. Kovulmasına neden ne burada?"
"Mavi sen dediklerini duyuyor musun?" Mavi bana baktı. Sonra tekrar Helen'e döndü. Yanına gidip belinden tuttu. Tıpkı eskiden bana yaptığı gibi.
"Üzgünüm hayatım. Zuhal Hanım gidiyordu zaten. Başka bir şey var mıydı? Zuhal Hanım duyuyor musunuz?"
"Şey, evet yani hayır yok. İyi günler."
"İyi günler." Hızla oradan uzaklaşmaya çalışsam da ettikleri kavga bütün koridorda duyulduğundan köşeye sinip dinlemeye başladım.
"Bunu yaptığına inanamıyorum. Ondan hoşlanıyor falan mısın?" diye bağırmaya başladı Helen.
"Saçmalama. Bu mümkün mü?" Mavi bunu söylerken kalbim acıdı yeniden. Daha ne kadar dayanabilirdim böyle hor görülmeye diye merak etmeye başladım.
"Hareketlerine bakar mısın ama."
"Seni böyle severken bu mümkün mü Helen? Sakinleş. Gel odamda konuşalım." Artık yeter! Ne zaman savaşmaya karar versem bir sorun çıkıyordu. Olduğum yere çökmüş ağlıyordum. Mümkün mü? Doğru ya! Lanet bir büyünün önüne geçmem mümkün müydü?
Ofisimden montumu alırken Mavi'nin telefonundan çıktı aldığım ikimizin fotoğrafına takıldı gözüm. Biz uyurken gizlice çekmişti. O kadar sevimliydi ki fotoğrafı görünce başta kızsam da sonra şükretmiştim. Güzel bir anımızı ölümsüzleştirdiği için... Çünkü bana ondan geriye kalan tek nesnel şey buydu. Onu da alıp dışarı attım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Isırık
FantasíaBilmediğin bir şeyi asla ısırma. Sonunda ne olacağını bilemezsin.