10-Sırlar...

71.2K 3.1K 365
                                    

Biz, Kerem'in arkadaşının evine gitmeyi beklerken şoför arabayı bir restoranın önünde durdurdu. Neden buraya geldiğimizi anlayamasak da, elbet öğrenecektik. Tek sorun, dışarıdan bile oldukça şık görünen bu yere bu şekilde rahat giyinip gelmiş olmamızdı. Fakat bize, bahçede mangal partisine gideceğimiz söylenmişti. Bu şekilde gelmemiz çok normaldi.

Yine Kerem'in başına buyruk halleriyle karşı karşıyaydım. Enteresandı ki, kendisi hiç ortalarda görünmüyordu. Hatta restoranın içi de bomboştu. Sürpriz bir şeyler mi yapacak acaba diye düşünmeden edemedim ama o zaman da Yasemin'i çağırmazdı herhalde. Neyse.. Ne ile karşılaşacağımı çok merak etsem de, beklemekten başka çarem yoktu.

"Yasemin? Kerem'in arkadaşına gitmeyecek miydik biz? Neden buraya geldik sence? "

"Evet de...Belki hepsi burada toplanmıştır"

"Hiç de öyle gözükmüyor. Bir kişi bile yok baksana"

Biraz daha içeriye doğru ilerlediğimizde Kerem'i köşe bir masada oturmuş, içkisini yudumlarken bulduk. Onu görünce içimi tarif edemeyeceğim bir heyecan kaplamıştı. Daha hiç bir şey yaşamadığımız halde bu duygular normal değildi ama ben mutluydum.

Masanın görüntüsü, özenilerek hazırlandığını çok belli ediyordu. Fakat; onun haricinde arkadaşlarından hiç kimse yoktu. Arkası bize dönük ve yalnız oturuyordu. Tam yanına gidecekken, telefonu çaldı. Yasemin ile ikimiz bir kaç adım arkasında kalakalmıştık. Rahatsız etmek istemedigimiz için orada beklemek üzere durduk.

Telefonu açtığında, karşısındakine kullandığı kelimeyle kıskançlık güdülerim harekete geçmişti. Güzellik mi demişti o? Yasemin ile öylece birbirimize bakıp kalmıştık. O şekilde insan kime hitap ederdi ki? Belki de samimi bir arkadaşıdır deyip kendimi rahatlatmaya çalışıyordum ama baktığın zaman adam güven veren biri zaten değildi.

Hayatında başka biri daha olabilir miydi peki ? Tabi ki olabilirdi. Asıl soru, ben onun hayatında mıydım? Beni istediğini ve başka bir ihtimal düşünmediğini söylemişti ama bana bunu hissettirmiyordu ki... Zaten, artık onu sadece kendi dünyamda yaşıyor olduğumu düşünmeye başlamıştım.

Konuşmaya devam ettiği sırada bir anda neşesi kaçmıştı. Sinirlendiğini ses tonundaki öfkesinden anlayabiliyordum. Telefona başka birini istemişti ve bu kişi bir kadındı. Ettiği küfürlerden ve kadına konuşma tarzından dolayı hayal kırıklığı ile karışık üzüntü ve şaşkınlık içerisindeydim. Bu Kerem miydi gerçekten? Sinirli halini ilk defa görüyordum ve bu durum beni ürkütmüştü. Belki de şu zamana kadar adını koyamadığım güvensizlik hissi, tam olarak bunun olacağını bilmemdendi. Bakışları onu her türlü ele veriyordu çünkü.

Telefonu kapatıp aniden ayağa kalktı. Arkasını döndüğünde bizi karşısında bulmasıyla ufak bir şok geçirip hemen kendine geldi. Gülümseyerek,  önemli bir şey yok havası vermeye çalışsa da gerginliği her halinden belliydi. Ben de hissettiklerimi ve yüz ifademi gizleyemiyordum. Rahatsız olduğumu çoktan anlamış olması lazımdı. Aslında şu an onu bırakıp gitmem gerekiyordu ama gidemiyordum. Kalbim, ruhum, bedenim, her şeyim onu istiyordu.

Yakalanmış olmanın tedirginliği ile bize doğru gelmeye başladı. Yasemin ile tokalaştıktan sonra bana yaklaşıp ellerimi tuttu ve öpücüklerini gamzelerimin çukurlarına yerleştirdi. Dudakları neredeyse dudaklarıma değiyordu. O kadar karışık hisler içerisindeydim ki, hem onu öpmek hem de ağlamak istiyordum. Yaptıklarına karşı hiçbir tepki vermememi anlamış olmalı ki kulağıma eğilip açıklama yapma ihtiyacı hissetti.

"Özür dilerim. Duymaman gereken konuşmalardı. Açıklayacağım"

Başımı öne eğip söylediklerine tepki vermeden gösterdiği yere oturdum. Ona inanıyor gibi gözükmek istemiyordum. Anlattıkları karşısında beni ikna edecekti belki ama şimdilik bu mesafeyi korumam en doğrusu olacaktı. Çünkü sinirlendiği her neyse ve haklı bile olsa bu öfke kontrolsüzlügü normal değildi.

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin