*********"Turgut olmaz. Sakın geleyim deme...... Tamam abim Defne'nin yanında olabilir ama.... Ne kapıda mısın?..... Turgut, abime söylerler bunu biliyorsun. Gelme lütfen"
"Ya Tuğçe gücüme gidiyor artık. Burası benim de evimdi. Düşman mıyız abi'n ile?"
Sorun da buradaydı. Abim'in kimi ne şekilde gördüğünden emin olamıyordum ki?
"Turgut korkuyorum. Bak bir şeyler bana da çok koyuyor. Düşman değilsiniz tabi ama aranızın daha da kötü olmasından korkuyorum"
"Aramız daha ne kadar kötü olabilir? Adamı babam yerine koyuyordum, bir de şimdi geldiğimiz hale bak. Tamam hatalıyım belki biliyorum, ama bana kendimi ona karşı ifade etme şansı bile vermedi. Hala da vermiyor"
"Çünkü onun için gördükleri gayet netti hayatım. Huyunu benden iyi biliyorsun. Açıklamalarımız onun gözünde yeterli değil ki"
"Maalesef öyle. Neyse...İçeri girmeye çalışacağım. Ahmet abiyi ayarladım"
Ahmet abi'nin ölümüne, üçümüzden birimiz sebep olacaktı ama bakalım bu hangimiz olacaktı?
"....abin gelirse ya da burada olduğumun haberi hemen giderse, bir şekilde açıklama yapacağım merak etme. Sonuç ne olursa olsun artık. Seni görmeden, böyle nereye kadar gidecek?"
Haklıydı. Acı veya tatlı artık bir şeyleri sonuca bağlamalıydık. Böyle görüşmeden dayanabilmek, en önemlisi de beklemek çok zordu. Özellikle en son, onunla bu kadar yakınlaşarak ayrılmak zorunda kalmamız ikimizi de çok etkilemişti. Tenlerimiz ilk defa sıcaklıklarını hissetmişti ve bu histen sonra özlem katlanılmaz bir hal alıyordu.
Pencereye doğru yanaşıp Turgut'un ne yapabileceğini izlemeye başladım. Umarım bir aksilik olmadan içeri girebilirdi. Bu haber abim'e elbette gidecekti ama şu an için yapacak bir şeyim yoktu ve o kadar özlem doluydum ki, onu engelleme niyetinde hiç değildim.
Korumalardan biri bahçe kapısını açmış, dışarda biri ile konuşuyordu. Fakat, kim olduğunu göremiyordum. Turgut gelmiş olmalıydı. Çünkü korumaların, yabancı biriyle bu şekilde kapı ağzında konuştuğunu hiç görmemiştim. Onu ısrarla içeri almıyor, dışarıda tutuyorlardı. Turgut ise sanırım korumayı ikna etmeye çalışıyordu. Ahmet abi'yi ayarladığını söylemişti ama nedense o da ortada yoktu. Aslında Turgut'u hepsi severdi ama biliyordum ki abimi dinlemekten başka çareleri yoktu. Hepsi Kerem Koçak'ın emir kuluydu.
Tam başarısız olduğunu ve içeri giremeyeceğini düşünüp üzülürken, Ahmet abi'nin bahçede gözükmesiyle derin bir nefes aldım. Durumu anlamış ve anlaşılan olaya müdahale etmeye gidiyordu. Kapıdaki korumanın abimin emirlerinin dışına çıkacağından şüpheliydim ama Turgut'u kırma ihtimalleri de düşüktü. Ahmet abi o sırada, korumanın kulağına bir şeyler söyleyip ikna etmeye çalışsa da gerçekten artık umudum azalıyordu. Çünkü, buna izin verdiğine dair hiç bir belirti maalesef ki göremiyordum.
Turgut'u arayıp, daha fazla ısrar etmeden gitmesini söylesem iyi olacaktı. Korumalara güvenmiyordum. Abime bir şeyleri farklı lanse edebilirlerdi. Böyle bir şey bizi daha da zora sokardı. Ben zamanı geldiğinde, bu meseleyi onunla zaten konuşacaktım.
Telefonu istemeden de olsa kulağıma götürüp, açmasını beklerken bir yandan da kapıyı izliyordum. Açmıyordu. Fakat o da ne, bahçe kapısı otomatik olarak açılmaya başladığında beklediğim şeyin olması umuduyla aramayı durdurdum ve içeri kimin gireceğini beklemeye başladım. Beyaz arabanın burnu sola doğru dönüp bahçeye giriş yaptığında ufak bir zafer çığlığı atıp zıpladığımı fark ettim. Bu Turgut'un arabasıydı. Almışlardı, inanılır gibi değil ama almışlardı. Çocuklar gibi, sevinçten koşup zıplamak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Romance***"Karanlığın Defnesi" wattpad platformunda bu isim ile yayımlanan ilk kitaptır . Diğer aynı ismi taşıyan kitapların bu kitap ile herhangi bir ilgisi yoktur*** **** #romantizm de aylarca 1 numara olarak yer almıştır. *** Kerem Koçak...Otuzlu yaşla...