48-Tehlike Bitmiyordu...

14K 773 134
                                    


******

Hepimiz Kerem'in son sözleri karşısında tutulup kalmıştık. Benim onunla gideceğim zaten kesindi ama annem ve Yasemin'i de götürmek istemesi onun açısından istisnai bir durumdu . Tam olarak düşündüğü neydi, bunu anlamak her zamanki gibi çok zordu.

Annem ise; Kerem'in söyledikleri karşısında ne diyeceğini bilemeyip, öylece etrafa bakınıyordu. Durumun arz ettiği tehlikenin farkındaydı; fakat en son isteyeceği şey Kerem ile bir planın içerisinde olmaktı.

"Bir dakika bir dakika... Kerem...."

Kerem'e hala ne şekilde hitap edeceğini bilemeyen annem, onunla konuşmakta güçlük çekiyordu. Başını elleriyle tutmuş durumu idrak etmeye çalışıyordu.

"Kerem efendi! Bak planın ne bilmiyorum ama... Ne demek hepiniz benimle geliyorsunuz?"

"Hepiniz benimle geliyorsunuz demek, hepiniz benimle geliyorsunuz demek"

Kerem'in gözlerinden çıkan ateşin farkında olmamak için salak olmak lazımdı. Kafa tutmak için çok zamansız anları tercih eden anneme de hak vermiyor değildim. Kadının yaşadıkları, ama benim daha az önce öğrendiğim ve hala anlamakta zorlandığım geçmişimize göre hiç kolay değildi. Şu anda da saçma sapan bir ateşkesin içinden çıkmıştık. Babamın ölümüne sebep olan türden bir yaşantıya sahip olan bu adamla çocuk büyütme hayalleri kuruyordum. Büyük çelişkiler yaşamaya başlamıştım. Söz konusu olan babamın ölüm sebebiydi ve şu anda sadece ben değil annem ve Yasemin de bizimle gelmek zorundaydı.

"Evet tam sana yakışır hareketler yani..." diyen annem babamın ölümünden sonra kafasını dinlemek için geldiği en sevdiği evine hayretler içerisinde bakıyor ve içinde yoğun üzüntü taşıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Duruma müdahale etmem lazımdı.

"Anne sana bunu söylemek istemezdim ama bunu yapmak zorundayız"

Anneme emrivaki yapmayı gerçekten istemiyordum ama durumlar ortadaydı. Aynı şekilde onun için ben de endişeleniyordum. Fakat bu ısrarıma karşılık ters bir şekilde bana bakan anneme daha fazla konuşmamam gerektiğini anlamıştım. Her şeye çok kızgındı.

" Ben sizinle hiç bir yere gelmiyorum"

"Anne yalvarırım bak burada kalamazsın.."

"Ben asıl, Kerem Bey'imiz burada olduğu sürece tehlikedeyim . Giderseniz başım beladan kurtulacak. Sana kal diyemiyorum kızım, çünkü zaten çocuğunun sevgili babasını tercih edeceksin"

Son cümleyi dalga geçer gibi bir ifade ile söylemesi beni çok üzmüştü. Ah annem çok haklısın ama şu an yapacak bir şeyim olmadığını sen de biliyorsun...

"Anneciğim yalvarırım gel. Buna gönlüm razı değil"

Aynı dalga içeren ifadesinde gülümseme yatıyordu şu anda da.

"Yok kızım asıl gelirsem her şey daha kötü olacak. Bunu istemiyorum. Siz gidin. Ben başımın çaresine bakarım"

Boğazıma oturan yumruk ile Yasemin'e umut dolu gözlerle baktım. Herkese nasip olmayan bu hamilelik günlerimi şiddetin her türlüsünü yaşayarak, üzüntü dehlizinde geçiriyordum.

"Benim de Emine teyze ile burada kalmam en doğrusu olacak sanırım " diyen Yasemin, bana gitmemi ima eden kaş göz işaretiyle durumu idare edeceğini anlatmaya çalışıyordu. Zaten bunu şu an ondan başka kimse yapamazdı. Annemin yalnız kalmayacak olması az da olsa içime su serpmişti. 

"Siz bilirsiniz. Yürü Defne" diyen Kerem elimi tutup kapıya doğru beni götürmeye başladığında gözüm arkada kalmış anneme bakıyordum. Durumu evden daha kötü gözüküyordu. Tam çıkmak üzereyken, Kerem aniden durup anneme döndü.

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin