Arabaya bindiğimde, nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yasemin'e durumu bildiren bir mesaj atmıştım. O kadar tedirgindim ki, her dakika ona nerede olduğumu bildiren ipuçları gönderiyordum.
"Bana bak kızım mesajlarıma cevap vermezsen vallaha orayı basarım. Bu adama artık kesinlikle güvenmiyorum. Eve varınca bana konum bilgisi atıyorsun "
" Abartma Yasemin ne olabilir ki? Beni öldürecek mi? "
" İnsanların başına neler geldiğini duyuyoruz Defne. Keşke gitmeseydin " diye diye oraya varana kadar beni gideceğime pişman etmişti.
Geçtiğimiz yerleri daha önce hiç görmediğimi fark ettim. Buralara daha önce gelme fırsatım olmamıştı demek ki. Zaten farklı bir tabakaya ait yerleşim yeri olduğu çok belliydi.
Gittikçe ıssızlaşmaya başlayan ormanlık bir alana doğru ilerlemeye başladık. Şoförün telefonda konuşma tarzı olsun, hareketleri olsun nedense beni tedirgin ediyordu. Bu adamın Yaseminin de dediği gibi şoför olmadığına yemin edebilirdim. Tam ben Kerem'e mesaj atacakken onun telefonu çalmıştı.
"Buyur abi... Evet geliyoruz... 15 dakikaya orada oluruz.... Tamamdır. " deyip kapatmıştı.
Yasemin beni iyice paranoyak yapmıştı. Kerem'e mesaj atmalıydım.
"Beni nereye getirtiyorsun? (Emrivaki yapman da hiç hoş değil)"
"Evime. ( Emrivaki yapmadım; çünkü itiraz etmedin.)
"Gelmek istemeseydim? "
" İşte o zaman emrivaki yaptın diyebilirdin"
Ooffffff çığlık atmak istiyordum.
" Her şey senin isteğine göre şekillenmek zorunda değil Kerem. Bu durum hiç hoşuma gitmiyor." dediğimde çenemi kapatmak istercesine;
" Defne. Ben seni çok özledim" yazdı.
Bu adam gerçekten benim aklımla oynuyordu. Bende seni özledim yazmak istesem de yazmadım...
Hava kararmaya başlamıştı. Bir yandan nasıl bir eve gideceğimi bilmemek, diğer yandan da bu evin Kerem'in evi olması beni çok heyecanlandırmıştı. Çünkü biliyordum ki yalnız olacaktık. O kötü geçen gecenin ardından, korku ile karışık duygularla oraya gidince ona nasıl davranacağımı düşünüp duruyordum. Dengesizdi çünkü.
Araba dar bir yolda yavaşlamaya başladı. Bir tarafımda orman, diğer tarafımda içerisinin görünmesini engelleyecek kadar büyük ve uzun bir bahçe duvarı vardı. Duvarın hizasında demirden yeşil bir kapı otomatik olarak açılmaya başladı. İçeri girdiğimizde bizi kocaman bir bahçe karşıladı. Oldukça düzenliydi ve her türden çiçeğin olduğunu iddia edebileceğim bir şekilde dizayn edilmişti. Güvenlik olduğunu düşündüğüm bir iki adam takım elbise içerisinde bahçede bekliyorlardı.
Bahçenin içinden biraz ilerledikten sonra büyükçe bir taş evin kapısında durduk. Ev değil adeta malikaneydi burası. Arabadan indiğimde şaşkınlığımı hâlâ üzerimden atamamıştım. Burası Kerem'in evi miydi gerçekten? Bu kadar zengin olabileceğini asla tahmin etmemiştim.
Şoför, zili çaldığında kapıyı hizmetçi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın açtı.
"Hoş geldiniz" diyerek beni olabildiğince güler yüzüyle karşıladı. Şoför de benimle birlikte içeriye girdiğinde şaşırmıştım. Bizi kapıda karşılayan kadına konuşma tarzındaki rahatlığı dikkatimden kaçmamıştı.
"Benim anahtarları versene. Kerem nerede?"
İşte tam da tahmin ettiğim gibi bu adamın aslında şoför olmadığına şu an kesin kanaat getirmiştim. Sadece kadının hitap şeklinden, adının Turgut olduğunu öğrenebilmiştim. Kafam çok karışmıştı. Evet Kerem neredeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Romansa***"Karanlığın Defnesi" wattpad platformunda bu isim ile yayımlanan ilk kitaptır . Diğer aynı ismi taşıyan kitapların bu kitap ile herhangi bir ilgisi yoktur*** **** #romantizm de aylarca 1 numara olarak yer almıştır. *** Kerem Koçak...Otuzlu yaşla...