30-İlayda...

60.9K 2.1K 377
                                    

Eveeet herkese merhaba :)

Bir önceki bölümde Defne hayatının ne ölçüde değişebileceğinin ilk sinyallerini aldı. Sizce şu saatten sonra onu neler bekliyor olabilir? 

Daha önceden okuyan arkadaşlar ne olacağını hatırlıyor olabilirler ama farklı fikirlere de açık olduğumu buradan sizlere belirtmek isterim. 

Canlansın bakalım ortalık :)

*****

Sıcaktan bunalmış bir halde yemekler ile uğraşırken, bir yandan da Turgut ile yaşadığım ve mutlu mu yoksa mutsuz mu sonlanacağını tahmin bile edemediğim ilişkimi düşünüyordum. Onu çok seviyordum evet, eminim ki o da beni çok seviyordu ama bu kadar kapalı bir hayatın içinde bile bazen bana dünyayı dar edebiliyordu. Abimden daha zor olduğunu düşündüğüm zamanlar da olmuyor değildi hani. Kıskançlığı söz konusu olduğunda aklı başından gidiyor tabiri hafif kalıyor, beni korku tünellerine sürüklüyordu. Asıl benim onu kıskanmam gerekirken bazen buna hakkımın bile olmaması beni delirtiyordu.

Abim, Turgut ile bizim birlikte olduğumuzu anladığı ilk zamanlarda onu inadına striptiz kulüplerine götürüyordu. Bizimki de zaten dünden razı, sesi çıkmıyordu tabi. Eee Tuğçe ne bekliyordun? Adam ile bir şey yaşamıyorsun, istesen de yaşayamıyorsun. Kendini sana kapatacak değil ya. Bu kadarını abimin yaşam tarzından anlayacak bilgiye yeterince sahiptim maalesef. Sonuçta aynı hayatı yaşıyorlar ve aynı yerde dertlenirken, aynı yerde keyiflendiklerini biliyordum. Kendimi kandırmamın hiç gereği yoktu.

Yine de bu kadar şeye rağmen abim beni ondan soğutma konusunda başarılı olamamıştı. Şu anda ise, beni tek rahatlatan, benim ondan kopamadığımı fark eden abim, eski rahatlığı Turgut'a asla vermiyor ve beni ona karşı ezdirmiyordu. Bu durumda Turgut istese de beni üzecek bir şey yapamıyordu. Yani tabi ki bunu umuyordum. Çünkü asla boş bırakmaya gelecek bir adam değildi ve biliyordum ki, Turgut için sıraya girecek yakışıklı düşkünü onlarca hatta belki yüzlerce kız vardı.

Of Allahım neler düşünüyordum ben yine? At bunları kafandan Tuğçe diye kendi kendime söylenirken patatesleri tavaya nasıl attıysam artık, sıçrayan yağdan elimi yakmıştım.

"Uuufffffff....Bu kadar saçmalamaya iyi mutfağı yakmadın geri zekalı "

Buz almak için dolaba yöneldiğimde mutfak kapısının önünden hızla birinin geçtiğini görür gibi olmuştum. Tam emin olamadığım için mutfaktan çıkıp ne olduğuna baktığımda, gördüklerim karşısında olduğum yere çakılıp kaldım.

"İlayda dur " diye arkasından bağırsam da, beni duymamış bahçeye adımını atmıştı bile.

Benim akıllı yeğenim, üzerine giymeye üşendiği eteği ve bluzu ile abim ve Turgut'un bakışları arasında öylece duruyordu. Hemen yanına gitmeliydim; çünkü birazdan babasının şerrinden korunmak için bana ihtiyacı olacaktı.

Hızlı adımlarla yanlarına vardığımda, abim ateş saçan gözleriyle İlayda'ya bakıyor ve bir o kadar da şaşkın gözüküyordu. Kulağında tuttuğu telefonu bile, konuştuğu kişinin yüzüne kapatmıştı.

İlayda, babasının bakışları ile karşılaştığında, ilk başta nerede hata yaptığını anlamasa da, ona gönderdiğim kaş göz işaretleri ile olayı kavramış ve yardım dileyen gözlerini bana dikmişti. Bu konularda tepki görmeye alışkın biri değildi ve her ne kadar yaşıtlarından büyük gözükse de henüz bazı şeylere aklı ermiyordu. Kıyafet konusunda babasının ne kadar takıntılı olduğuna da bu yaşına kadar henüz denk gelmemişti.

Abimin ilk şokunu üzerinden attığını ve onunla konuştuklarımız doğrultusunda kendine olabildiğince hakim olmaya çalıştığını görebiliyordum.

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin