Kerem'in söylediği son sözler kulağımda çınlıyordu. "Bugün gebertemediğim o iti hemen buraya evime getirin!"
Duyduklarım karşısında adım atacak gücü kendimde bulamıyordum. Güçlükle yanına doğru ilerledim. Gözyaşlarım aralıksız akmaya devam ediyordu.
"Kereeemmm..." demiştim ama kelimelerimin devamı boğazımdan çıkmıyordu.
O an, yanında duran ve az önce dolaptan çıkardığım o şarap şişesini odanın ortasına sert bir şekilde atarak patlattığında o şişenin adeta beynimde kırıldığını hissettim.
"Acıma Defne. Şu adama acıyıp durma artık!"
İliklerime kadar çekildiğimi hissettim. Neden beni anlamakta bu kadar zorlanıyordu ki? Ben ona acımıyordum.
"Ben sadece seni anlamaya çalışıyorum Kerem. Ona acıdığım falan yok. Neden anlamıyorsun hala?"
Sesim doğru düzgün çıkmıyordu bile. Ne tepki vereceğini kestiremediğim için açık bir şekilde konuşmaya da cesaret edemiyordum. Hızlı bir şekilde üstünü giyiniyor, yüzüme bile bakmıyordu.
"Ona ne yapacaksın? "
Ateş saçan gözlerini gözlerime yaklaştırdı ve"Görürsün geldiğinde" diyerek kapıyı çarpıp odadan çıktı.
Omuzlarım çökmüş bir halde yatağın kenarına geçip oturdum. Düşünemez hale gelmiştim. Aşağı inip Kerem'i vazgeçirmeliydim ama her seferinde onu koruduğumu zannederek daha çok sinirleniyordu.Ellerim titreye titreye giyinmeye devam ettim. Lavaboya girip yüzümü yıkamalı ve bir an önce Kerem'i bu saçmalıktan vazgeçirmeye çalışmalıydım.
----------
Aşağı indiğimde uyanık kimse kalmamış gibiydi. Tabi bu kavgayı duyup, odalarına çekilmiş olmaları da bir ihtimaldi. Zaten bu gürültüde uyumuş olmaları imkansızdı.
Kerem, bahçede az önceki yerimizde oturmuş içkisini yudumluyordu. Bu kadar alkole bünyesi nasıl dayanıyordu, tuhaftı doğrusu. Sakinleşmiş gibi gözükmesi, heyecanımı ve korkularımı az da olsa hafifletmişti.
Sessizce yanına gidip oturdum. Yokmuşum gibi davranıyordu. Yüzüne baktığımda havuza vuran ay ışığının, gözlerinde dalgalar oluşturduğunu görebiliyordum. Biraz kenara doğru ilerleyip başımı dizlerine koyarak uzandım. Hiç bir tepki vermiyordu. Kızacak olma ihtimaline karşılık da olsa onu yumuşatmalıydım. Yapısını az da olsa çözmeye başlamıştım. Üzerine gitmeden sükunet ile Kerem'i sakinleştirebilirdim.
"Ben sana aşığım Kerem. Sadece sana. Lütfen bana bir şans ver. Daha çok yeniyiz. Ben senden korkarak bir ilişki yaşamak istemiyorum . O dövmeyi de, tabi ki seni sinir etmek için tutmadım. Sildirmek için uzun bir işlem gerekiyor. Cesaret edemedim sadece. Nefret ediyorum ben ondan Kerem. Hiç bir iz, hiç bir şey istemiyorum ona dair. İstersen gidip beraber sildirelim yarın ne dersin?"
"Gerek yok. Yasemin ile birlikte git sildir."
" Kerem ne olur onu buraya getirtme. Ben senin nasıl biri olduğunu görmek istemiyorum. Diğer yönünle yüzleşmek istemiyorum "
" Sebebi sadece bu mu? " derken yumuşamış gibiydi.
Oturur pozisyon alıp ona doğru dönerek bacaklarına sokuldum.
"Sana aşığım ben. Deliler gibi hemde. Kıskançlığı bırak ve bizi yaşa Kerem, bizi"
Dudaklarına usulca ama ateşli bir öpücük bıraktım ve bu dudaklarda yanarken düşündüm ki;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Romance***"Karanlığın Defnesi" wattpad platformunda bu isim ile yayımlanan ilk kitaptır . Diğer aynı ismi taşıyan kitapların bu kitap ile herhangi bir ilgisi yoktur*** **** #romantizm de aylarca 1 numara olarak yer almıştır. *** Kerem Koçak...Otuzlu yaşla...