Aşk... Bir bakışta bile, iki kalbin ve iki bedenin birbirini bulmasını sağlayabiliyordu ama sevgi öyle değildi. Yavaş yavaş oluşan ve içinde değer vermeyi barındıran bir güzellikti. Kerem, bana gerçekten aşık olmuş, beni arzuluyor ve istiyor olabilirdi ama işte bana bu değeri vereceğinden şüpheliydim. Çünkü davranışları, bana hissettirdikleriyle çelişki oluşturuyordu.
Bugün beni gerçekten çok üzmüştü. İçimdeki huzuru öldürmüştü. Aşkın insana verdiği huzuru... Sadece kupkuru ve şiddetli bir aşk bırakmıştı içimde, acı veren türden.... Sonunu göremediğin, ya da aslında gördüğün ama görmezden geldiğin...
Derler ki aşk ; birine seni yok etme gücünü verip, bunu kullanmayacağı konusunda ona güvenmekmiş.
***********
Beni eve bıraktığında ilk işim kendimi duşa atmak oldu. Soğuk bir su ile kendimi şoklayıp uyumak istiyordum ve uzun süre uyanmamak. Tabi bu mümkün değildi. Sabah her zamankinden daha erken gözümü açmıştım. Zaten uyuduğum da söylenemezdi. Aklım Keremdeydi. Ona ne kadar kızarsam kızayım, dün gece bir şeye çok üzülmüştü ve benim ona destek olmama bile izin vermemesi beni delirtiyordu.
Güzel bir kahvaltı yapsam iyi olacaktı. Günlerdir yemek yemiyor gibiydim. Moral bozukluğunun yanı sıra, beni öpmesinin yarattığı heyecan ile akşam yediğimiz yemekten de hiç bir şey anlamamıştım zaten.
Arabadan inerken yaptığı hareket beni korkutmuştu ama bir yandan da ona "Beni sevdiğinden emin değilim" derken bu söylediğime kızması hoşuma gitmişti." Yanlış anlaşılmayı hiç sevmem" demişti. Bu kadar duygu karmaşasından sonra, kalbim ve aklım savaş haline bürünmüştü. Hangisinden taraf olacağımı şaşırmıştım.
Ne olurdu sanki Yasemin gibi olsaydım. Aman be takıl gitsin işte diyebilseydim.
Bir gerçek vardı ki içimde, tartışılmaz bir şekilde bu adamı çok istiyordum. Varlığını, aşkını, bedenini... Her şeyini istiyordum.
Düşündükçe tanıştığımız günden beri mesaj atması olsun, buluşma zamanları olsun her şeyi Kerem'den beklemiştim. Sonra da adam kendi başına kararlar alıyor diye kızıyordum. Belki de ben kendi kendimi ilişkinin dışına sürüklüyordum. Sanırım, artık ilgiyi abartmadan kendimi hissettirmenin zamanıydı. Eğer onu istiyorsam, biraz çaba gösterecektim.
Mesaj atarak bu kararımı uygulamaya koyuldum.
"Merhaba nasılsın? Dün gece aklım sende kaldı. "
Kahvaltımı yapmaya devam ederken gözüm telefondaydı ama bir türlü beklediğim cevap gelmiyordu.
" Defne senin neyin var kızım? "
Annemin seslenmesiyle endişelerimden sıyrılıp kendime geldim.
" Yok bir şeyim anne"
"Kızım nasıl yok kaç gündür yüzün gülmüyor"
Fark ediliyordu demek...
" Sıcaklardan sanırım anne. Bir de iş bulsam çok mutlu olacağım. Canım sıkılıyor bu şekilde. "
Kapı çalmıştı. Zamanlama süperdi. Annemin sorularından kaçarak kapıya yöneldim.
"İnşallah gelen Yasemindir" diye dua ediyordum ama benim tembel arkadaşım bu kadar erken saatte kalkıp hayatta gelmezdi.
Kapıyı açtığımda, kocaman bir gül demetiyle burun buruna geldim. O kadar güzellerdi ki gözümü alamıyordum.
"Defne Hanım? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Romance***"Karanlığın Defnesi" wattpad platformunda bu isim ile yayımlanan ilk kitaptır . Diğer aynı ismi taşıyan kitapların bu kitap ile herhangi bir ilgisi yoktur*** **** #romantizm de aylarca 1 numara olarak yer almıştır. *** Kerem Koçak...Otuzlu yaşla...