43-Hasretlerin En Büyüğü

25.1K 1.2K 291
                                    

Hepinize merhaba;

Beklenen bölüm geldi. Keyifli okumalar ve iyi geceler sevgili okurlarım :):)

*************

"Sibel sen aklını mı kaçırdın? Oğlunu bu kadar riskin içinde neden Kerem'in yanına gönderiyorsun?"

"Cesur.. Bir bildiğim var ki bunu yapıyorum"

Her zamanki Sibel'di işte. Yapıyorum, biliyorum. Her şeyi ben biliyorum. Bu kadının cesareti ve etrafına verdiği dominant enerjisi insanı kendisinden bile şüpheye düşürürdü. İnanılmaz bir kadındı ve maalesef ona hala zaafım vardı. Şimdi "Hadi Cesur" dese onunla olmaya devam edebilirdim ama onun aklı hala hiç bir şekilde onu bir tarafına bile takmayan Kerem'deydi.

"Yani anlamıyorum. Ne bildiğin olursa olsun. Biz adamın çevresindeki uçan kuşu bile ele geçirmek için her imkanı kollarken, sen oğlunu bunu bile bile ateşe atıyorsun Sibel. Adamın tek düşmanı biz değiliz. Dikkat et"

"Ben sana güveniyorum. O yüzden bu durumu sorgulama ve sessiz kal.... Ha bu arada Kerem'e olan sevgim artık nefrete dönüşmüş durumda. Rahatlayabilirsin"

"Rahatlayabilirsin..." Bu son kelimesini neden dile getirdiği çok belliydi.  Ona olan zaafımın farkındaydı ve bunu kullanmayı çok iyi biliyordu ama bu sefer onu yanıltacaktım.

"Benim rahatlamamı gerektiren bir durum değil bu artık da... Nasıl oldu bu?"

"Oldu işte. Aşkın olduğu yerde saklanan gurur, bir yerden sonra kendini göstermeye başlıyor diyelim"

Aşkına karşılık görememesinin intikamını çok ağır alacağını yıllardır dile getiren Sibel, oğlu üzerinden bunu gerçekleştirecek kadar kalleş bir kadın olamazdı. Ne düşünerek bunu yapıyordu anlamak mümkün değildi. İşin o kısmını düşünmeyi bırakıp, olabilecek yanlışları önlemek adına Berk'e bu durumu haber vermem gerekiyordu. Aslında belki de bilgisi vardı. Sonuçta Berk'i planlarına dahil eden de Sibel'di.

Elime telefonu aldığım gibi, kapının hızla açılıp kendisinin içeri girmesi bir oldu.

"Teknoloji de amma ilerledi. Arayacağım kişi artık ayağıma geliyor"

Umursamaz ve sinsi bir gülüşle karşı koltuğuma yayılan Berk, buradan bakınca gerçekten de itici bir adamdı. İşin içinde Sibel olmasa, asla onunla bir işe kalkışmazdım.

"Boşver aramadığın iyi olmuş. Ben de sana telefonla ulaşmak istemediğim için buraya geldim zaten"

"Hayırdır, ne oldu yine?"

"Abi biliyorsun Serdar bir ayı aşkın süredir ortada yok. Adama ne olduğunu bilmiyoruz bile. Aramadığımız yer kalmadı. Yok yok."

"Eee yoksa yok. Çıkarsa çıkar, çıkmazsa da bizlik bir durum yok nasılsa"

"O kadar emin olma. Serdar ne zaman ortadan kayboldu? Kerem'in kız kardeşi muhabbetleri bizim aramızda döndüğü zaman. En son Turgut ile konuştuktan sonra yok olduğunu duyduk. Turgut bizim telefonlarımızı dinliyor. Bu tahmin üzerine bir iki deneme yaptım ve durum tam da beklediğim gibi çıktı."

"Hassiktir. Emin misin Berk?"

İşte bu çok kötü olmuştu. Telefonda neler konuştuğum aklıma geldikçe Kerem'de ciddi kozlarım birikmişti. Lanet olsun bu adam bunu nasıl yapabiliyordu?

"Neyse şimdi asıl mevzuya gelelim. Turgut, Kerem'in yanından ayrılmış. Bunun için aralarında önemli bir mevzu olması lazım yoksa Kerem bu kadar iyi bir elemanı bırakmaz. Hele ki hayatı hakkında bu kadar şey bilen biriyse... "

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin