14-İhanet...

61.9K 2.7K 301
                                    

Kendimi, ilk defa kıskançlığıma bu kadar yenik düşmüş hissediyordum. Ben böyle biri değildim ki... Kıskançlık bende hiç bu derece huzursuzluk yaratmamıştı. Üstelik Yasemin'in de dediği gibi Kerem sadece Amerika'ya gitmişti. Yaşadığım bu  krizler bunun için miydi peki? Hayır tabi ki...Sanırım ben Kerem'e güvenmiyordum. Parası ve konumu gereği türlü türlü şeyler yapabileceği asla aklımdan çıkmıyordu. Bu içimdeki savaş bana sıkıntı verse de, sonuca varmamakta ısrarcıydım. Bir şey ya siyah olurdu ya beyaz.. Belirsizliği hiç sevmiyordum.

Kerem ile telefonda konuşmamızın üzerinden tam yedi saat geçmişti ve beyimizden tık yoktu. Onu aramak istediğimde bile elli kere düşündüğüm bir ilişkiydi yaşadığım; ama arayacaktım. Bu durumların bana rahatsızlık verdiğini ve benim de onu istediğim zaman arayacağımı bilmeliydi.

Tabi ki aramalarıma, her zamanki gibi cevap vermiyordu. Müsait değildir Defne, işi vardır Defnee.. Adam iş adamı, oralara boşuna gitmedi herhalde. Ayrıca saat farkı denilen bir şey var değil mi?

Tam telefonu elimden bırakmıştım ki, çalmaya başlamasıyla aynı hızla geri aldım. Arayan Burcuydu.  Gelmişlerdi demek. Yavaş yavaş tüm ekip toplanıyorduk. Yüzüme bir tebessüm yayılmıştı. Biraz telefonda hasret giderdikten sonra, yarın gece malum kulüpte buluşmak üzere sözleştik.

Aslında o gece Murat ile olanlardan sonra, oraya gitmeyi hiç istemiyordum ama Kerem'i tanımamda da yine orası vesile olmuştu. Artık hayatımda Murat hiç olmamış gibi yaşamalıydım. Varlığını düşünmek bile midemi bulandırır olmuştu zaten.

******

Uyandığımda saatin kaç olduğu veya kaç saattir yatakta olduğumun bilincinde bile değildim. Saate baktığımda neredeyse sabah olmuştu. Yastığın altında tuttuğum telefonumu elime alıp baktığımda Defne'ye özel kullandığım hattı sessize aldığımı hatırladım. Tam tahmin ettiğim gibi bir çok kez aramıştı. Yanımda uyuyan kadına baktığımda, içimde Defne'ye karşı bir vicdan azabı doğmasını bekledim ama intikam hırsım maalesef buna izin vermiyordu.

Bunu benimle yaşamaya özellikle karar vermiş olduğunu ve zaten uzun zamandır bu günü beklediğini itiraf ettiğinde cesaretine hayran kalmıştım. Ne kadar derin sularda yüzdüğünün ve açıldığının farkında olmaması çok garipti. Cesur gibi bir adamın kardeşinin bu kadar saf olması enteresandı tabi. Yine de sormadan edemedim.

"Bana nasıl bu kadar güvenebiliyorsun ?" 

"Güvenmiyorum. Sadece aşığım Kerem"

Bu kadar aşık kadın başa belaydı ve hiç sevmezdim. Evet onun hiç bir konuda suçu yoktu belki ama Cesur'un canını da en çok Cemre ile yakabilirdim.

*****

Bu camiada şayet evlatlardan can yakamıyorsak, listemizde kardeşler yer alırdı. Bunu hiçbir zaman tasvip eden bir adam olmamıştım. Benim de kardeşim vardı ama bazen bazı şeyleri yapmaya mecbur bırakılıyorduk. Ne olursa olsun, bunun suçlusu ben de olsam "Çocuğumun ve sevdiklerimin tehlikede olduğunu anladığım an, kimsenin gözünün yaşına bakmaz, dünyayı dar eder ve o darlıkta onları boğardım..."

Sibel ile, Aslı'yla evlendikten sonra tanışmıştım. Bu camianın önemli kadınlarındandı. Aslı'nın babasının üstesinden gelmemde de çok rolü olmuştu. Tabi bunun için, haddinden fazla da bedel ödemiştim. Yapılan her şeyin maalesef bir bedeli olduğunu daha o günlerde öğrenmiştim. Sibel'in en büyük şartı da onunla birlikte olmamdı. Bana aşıktı ama benden on yaş büyük bir kadına ben aşık olamıyordum. Fakat kurnaz davranıp bir yerlere gelmek istiyorsam ve bir amacım varsa, asla duygulara yer vermemem lazımdı. Öyle de yapmıştım...

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin