58-Sebep Olmak

4.9K 299 138
                                    

Merhaba canlarım,

Uzun zaman sonra herkesin beklentisini karşılayacak bir bölüm ile geldim. Hepinize keyifli okumalar diliyorum ♥️🥰

****

Defneye istemeden de olsa sarf ettiğim sözler ile aramızdaki gerginliğe daha çok elektrik yüklemiş, belki de bizi geri dönülemez bir yola itmiştim. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Korkuyordum bundan emindim ve bu şekilde davranmak aslında en çok benim canımı acıtıyordu.

Şu an ona deli gibi sarılmak ve bebeğimizi her şeyden daha çok istediğimi söylemek isterken, bunları kendime bile itiraf edemememin acizliği içinde kıvranıyordum. Hayali bile beni bu kadar mutlu ederken, gerçeğinin kollarımda olması.. Sevdiğim kadının ve minik bebeğimin kollarımda olması...Düşüncesi bile çok güzel ama  sonra aniden her yeri kan bürümesi...Silahlar, düşmanlar... Kalbim ağrıyor. Ya ona da bir şey olursa diyorum. Ya büyümesine bile izin vermezlerse.

Şayet doğarsa, onu da İlayda ve Merthan gibi kendimden ayrı büyütmek istemiyordum. Bu sefer o hatayı yapmayacaktım. Fakat benim yanımda olması da oldukça tehlike barındırdığından, dünyaya gelmemesi daha mantıklı gibi duruyordu.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun Kerem? Bu şekilde mi götüreceksin beni, bizim canımızı aldırmaya? Sen hangi ara bana bu kadar kötü olabildin? Bir dakika...Doğru ya.. Evlatlarına kıymakta senin üstüne yoktu. Unutmuşum"

Damarıma basıyordu. Canımı alıyordu. Benim hakkımda nasıl bu kadar acımasız düşünebiliyordu?

"Defne bebeği aldırmak isteyen sensin. Ben gelmeseydim o bebek şimdiye dek alınmıştı bile"

Ağlamaktan parlayan gözlerini gözlerime diktiğinde, o ışıltılar gözyaşı olarak indi yanaklarından. Hırçınlığı gitmiş yalvaran gözlerle bana bakıyordu.

"Ben onu senin yokluğundan dolayı yok etmek istedim Kerem"

Hıçkırıklara boğulmuş şekilde sandalyesine geri oturduğunda, yapacağı şeyden pişmanlık duyduğunu her zerresinden okuyabiliyordum.

Yalnız kalmaya ihtiyacımız vardı. Baş başa konuşmalıydık ama o enerjiyi kendimde bulamıyordum. Fakat gereken motivasyonu yüklenip, ipleri ele almazsam dönüşü olmayan yollara da girebilirdik. Tüm duygularımı şu an uç noktalarda yaşıyordum.

"Gel yukarı çıkıp konuşalım seninle biraz"

Karşı koymaya gücü yoktu. Kollarından tutup olduğu yerden kaldırdım onu. İyice halsiz düşmüştü. İkimiz de üzgündük. Ona kendimi nasıl ifade edecektim bilmiyordum.

Odamıza çıktığımızda sanki buraya ilk defa giriyorduk. Birlikte olduğumuz ilk gece bile Defne benden bu kadar uzak değildi ya da benim uzaklığım o mesafeyi yaratıyordu bilemiyordum. Defne camın önündeki kanepeye gidip oturduğunda ilk işim ona bir bardak su vermek oldu. Susuz kaldığı nefes alışverişinden bile belli oluyordu. Karşısındaki koltuğa yerleşip onu izlemeye koyuldum. Bardağı tutarken titreyen o elleri ile başlayıp, saçının telinden, bedeninin her noktasına kadar inceliyordum deli gibi özlediğim ama dokunmaya kıyamadığım Defnem'i. Hatları biraz daha yuvarlak bir hal almasına rağmen hala çok zayıf olduğu gözden kaçmıyordu. Anlaşılan o ki, sıkıntıdan bir şey yiyemiyordu.

Ne kadar özlediğimi pencereden esen rüzgarın, onun kokusunu bana getirmesiyle fark ettim. Korkularımın üzerine gidecek cesareti, içimde duyduğum hasret körüklüyor gibiydi. O ise onu izlediğimi biliyor fakat yüzüme bakmadan bahçeyi izlemekle yetiniyordu.

"Tamam haklısın her söylediğinde haklısın ama ben de kendime göre haklıydım. Hala da toparlanabilmiş değilim Defne. Korkularım var. Ben ilk defa bu kadar yoğun bir gelecek kaygısı yaşıyorum. Ben ilk defa bir evladımı bilinçli bir şekilde idrak edip, onun için endişeleniyorum"

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin