42- EMİR

21.6K 1.2K 508
                                    

Sevgili okurlarım kitabımı okuyorsanız ve beğeniyorsanız lütfen oylarınızı esirgemeyin. 

Eski okurlarımın tekrar oy vermesi mümkün değil biliyorum ama yorumlarla zenginleşebiliriz değil mi :) 

Şimdiden teşekkür eder keyifli okumalar dilerim❤❤

*********

Yaşamın bana bahşettiği ve belki de görüp  görebileceğim en tatlı mucizeyi, bebeğimizi ne olursa olsun Kerem'den saklamamalıydım. Eğer bu konuda ondan gizli bir şey yapmaya kalkarsam, ona büyük haksızlık yapmış olacaktım. İstesem Yasemin ile birlikte rutin kontrole gidiyor gibi yapıp bu işi ona hissettirmeden halledebilirdim ama bu bebek onun da bebeğiydi ve öğrenmek en büyük hakkıydı.

Beni çelişkiye düşüren tek şey, Kerem'e bu durumu açıkladıktan sonra beni nasıl bir hayatın beklediğiydi. Uçsuz bucaksız Kerem dünyasına sürüklenip boğulmak da vardı, yine bu şekilde ondan uzakta boğulmak da... İki türlüsü de can yakıyordu. İki türlüsü de aşkın en acı halini yaşatıyordu.

İçimden bir diğer his, beklediğin gibi de olmayabilir Defne diyordu.

"Ne saçmalıyorsun sen ne bebeği? Başımda bir bebek eksikti zaten" gibi hangisini duymanın daha acı olduğunu bilemediğim cümleler de kurabilirdi.

"Defnee.. Defne....Defne dedim kızım"

Annemin sesini yükseltmesiyle olduğum yerde sıçradım.

"Ha? Efendim anne"

"Kızım bir saattir sana sesleniyorum. Duymuyor musun beni?"

"Televizyona dalmışım" gibi saçma bir cümle kurduğumun farkına vardığımda çok geçti. Çünkü televizyon kapalıydı. Neyse ki annem konuyu uzatmadan saadede geldi.

"Kapının önünde bir araba var. Çaktırmadan takip ediyorum. Saatlerdir içinden kimse inmedi"

Ne kadar endişelensem de anneme belli etmeyerek, çok normal bir durummuş gibi cevap verdim.

"Saatlerdir arabayı mı izliyorsun anne? Belki sen görmemişsindir içinden inerlerken"

"Kızım vallaha ben bir şeyleri anlamıyorum. Sen buraya döndüğünden beri evin önüne garip garip arabalar yanaşıyor. Bu senin o adam... Adam diyorum çünkü koskoca adamı bulmuşsun aşık olacak... Neyse ne diyordum? Bak ne söyleyeceğimi de unutturdun bana."

Annem artık fazla düşünmekten olsa gerek, aklından geçen her şeyi, aynı anda kelimelere dökmeye çalışıyordu. Bu da saçmalamasına sebebiyet veriyordu.

"Annem... Bir sakin olur musun önce?"

"Olamam kızım. Sakin falan olamam. Bu adam benim kafamı karıştırıyor. Yeter artık. Hayır seni kıskanıp evde oturtturuyor desem, birbirinizle de görüşmüyorsunuz. Bir aydan fazladır evden dışarı adımını atmadın. Endişeleniyorum senin için."

"Korkudan annem korkudan. Arabaların, beni korumak için mi, yoksa bazı aptallar fırsat kolladığı için mi beklediğinden emin olamadığım için çıkamıyorum" diyemiyordum tabi ki. Fakat ne tehlike olursa olsun, şu an beni en çok yıkıp içimi parçalayan, hatta yeri geldiğinde nefesimin kesilmesine sebep olan şey Kerem'in yokluğuydu.

Babamı kaybettiğim günden sonra eski neşeli hallerimden sadece ufak tefek kırıntılar kalmıştı ama Kerem'in yokluğu artık onları da süpürüyordu. Bunu hissediyordum. Bu kadar uzun süre bizsizliğe nasıl kayıtsız kalabilmişti anlayamıyordum ama Tuğçe abisinin eskisi gibi olmadığını, iyice içine kapandığını ve evden tamamen koptuğunu söyleyip duruyordu. Onun da en az benim kadar özlem çektiğini tahmin edebiliyordum. Çünkü Kerem nasıl bir kişiliğe sahip olursa olsun, ben onun bana olan sevgisine çok güveniyordum.

KARANLIĞIN DEFNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin