Kerem sakin ve stressiz olduğu sürece onunla vakit geçirmek her şeye değerdi. Sustuğumuz zamanlar daha iyi anlaşıyorduk... Ellerimiz, gözlerimiz ve dudaklarımız konuştuğunda daha mutluyduk. Çünkü, konuştukça tıkanıyor ve ortak bir noktaya varmakta zorlanıyorduk.Her şeye rağmen, Kerem ile geçirdiğim huzursuz ve bir o kadar da maceralı zamanlardan sonra en güzel günümüz bugün olmuştu. Daha aşk dolu, daha sakin.. Tenine, ruhuna, her şeyine daha yakın..
Şu anki sessizliğimiz ve birbirimize olan bakışlarımızdan aynı düşüncelerde olduğumuzu tahmin ediyordum. O da benim gibi ayrı ayrı oturmayı sevmemiş olacak ki, üçlü gruba geçip elini koltuğun minderine vurarak yanına gelmemi işaret etti. Sırtımı kucağına yaslayıp, bu gizemli adamın bilinmezliğinde huzur bulmak bir harikaydı. Saçlarımı öperken ellerimi tutuşu, yüzümde, boynumda, bileklerimde gezdirdiği öpmeye doyamayacağım o parmaklarının dokunuşlarıyla bile, sadece bu kadarıyla bile ömürlük bir aşk yaşayabilirdim.
Bu kadar güzel dakikaların içinde tek gerildiğimiz ve uzlaşmaya varamadığımız nokta, onunla yaşamam konusunda çok ısrarcıydı. Nasıl bu kadar hızlı kararlar alabiliyordu bu adam, anlamak mümkün değildi.
"Kerem, bunlar hemen olabilecek şeyler değil. Neden beni anlamak istemiyorsun? Neden bu kadar acele ediyorsun? "
" Defne bak. Ben sana bazı şeyleri anlatamıyorum"
Çaresiz mi gözüküyordu, bana mı öyle gelmişti?
Olduğum yerde doğrulup ona doğru döndüm ve yüzünü ellerimin arasına aldım.
" Anlat o zaman Kerem lütfen. Bak daha bazı şeyleri bana açıklayamıyorsun bile. Ben seni gerçekten tanımıyorum. Nasıl bir adamsın? Seninle aynı evde yaşamak nasıl bir duygu? Birbirimizi mutlu edebilecek miyiz? Sen, beni üzmeyeceğin konusunda bile bana söz veremiyorken, benden çok fazla şey istemiş olmuyor musun? "deyip dudaklarına bir öpücük vermiştim.
Söylediklerim karşısında sadece yutkunabilmişti. Bu kadar zor olan neydi Kerem?
Bana cevap veremeden yine telefonu çalmıştı. Bu sefer kimin aradığını görememiştim.
Telefonu" Efendim babacım" diye açtığında içim bir hoş olmuştu. Karşıdan gelen ses, bir kız çocuğuna aitti. Söylediklerini tam anlayamasam da sesini duyabiliyordum. Kerem'in bir baba olduğu düşüncesi çok güzeldi. Fakat nasıl bir baba olduğu da oldukça düşündürücüydü.
"Sen annenden gelmeden iki gün önce gelmiştim...... Gelicem tabi tekrar... "
Yüzüne baktığımda gülerek konuştuğunu görebiliyordum.
"Ne mi yapıyorum? Oturuyorum.." derken yaramaz bir tebessümle gamzeme bir öpücük bırakmıştı.
"Hayır babacım içmiyorum.... Bir süre öyle gerekiyor. Halanı üzme lütfen. Babaanneni de... Alıcam kızım biraz zamanı var sadece....... Tabi ki o sebepten değil.... Sen benim böyle bir tercih yapabileceğimi düşünebiliyor musun?... Tamam bende seni öptüm. Kendine dikkat et. Konuştuğumuz gibi sakın unutma. "
Telefonu kapattığı gibi sanki soru sormamı engellemek istercesine dudaklarıma yapıştı. Uzun bir süre bu şekilde birbirimizin tadını çıkardıktan sonra, artık soru sormaya başlayabilirdim.
"Kızının adı ne? "
"İlayda"
"Kaç yaşında peki?"
"On yediye girecek "
Benden sekiz yaş küçük kızı vardı. İnanılır gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN DEFNESİ
Romance***"Karanlığın Defnesi" wattpad platformunda bu isim ile yayımlanan ilk kitaptır . Diğer aynı ismi taşıyan kitapların bu kitap ile herhangi bir ilgisi yoktur*** **** #romantizm de aylarca 1 numara olarak yer almıştır. *** Kerem Koçak...Otuzlu yaşla...