Kısa süren Manhattan seyahatinden sonra kolayca otellerimize yerleşmiştik. Burası, New York'a göre daha sıcaktı ve karlar belirli yerlerde erimişti bile. Ashley, gülümseyerek bana döndü. ''Burası harika, değil mi?'' Ash'le aynı filmde yer almamıza rağmen, rollerimiz birbirine tersti. Ben, filmde Tom ile iş arkadaşıydım ve çürütmemiz gereken bazı deliller vardı. Bu delillerde Ashley'nin içinde olduğu çetede saklıydı. Filmin birkaç sahnesi Fransa, Paris'te çekilmişti, sonra tekrar Amerika'ya dönmüş ve son sahneleri burada çekme kararı almıştık. Filmin büyük bir kısmı çekilmişti, ve son sahne kalmıştı. Bu sahnede Tom ile birlikte Ashley'i yakalayacaktık ve buluşma yerimizde, Manhattan'da ki bir gazinoydu. ''Evet, öyle,'' deyip gülümsedim.
Güzel bir kahvaltıdan sonra hepimiz, Amber'ın seslenişiyle lobide toplanmış ve limuzinlerle yola çıkmıştık. ''Son sahne,'' diye söylendi Tom bana dönerek ve gözlüğünün arasından bana baktı. ''Sanırım ayrılacağız, ha?''
''Ah, evet,'' dedim alt dudağımı aşağı sarkıtarak. Bu yaptığıma güldü.
''Sonra görüşürüz, değil mi?''
''Elbette,'' diyerek gülümsedim. ''Katie'ye benim adıma selam söyle!''
Kaşlarını çattı ve sonra bir anda tekrar güldü. ''Tanrım, biz ne yapıyoruz böyle? Daha filmin son sahnesi bile çekilmedi!'' Kahkaha attı. Bende ona katıldım. Limuzinden ayrıldığımızda, gece kulübüne arka kapıdan seri bir giriş yapmıştık. Film çekimi için bu gece kapatılmıştı. Kameralar ve sahneye uygun ışıklandırmalar çoktan hazırlanmıştı. ''Evet,'' diye seslendi Amber. ''Yemek arasından sonra çekimlere başlayacağız, millet. Şimdi yemek servisi başlayacak.''
Kısa bir yemek vaktinden sonra, kulübün arka bahçesindeki karavanların içine hazırlanmış makyaj odasına sürüklenmiş, hızlıca filme uygun hale getirilmiştim. Üstümde bir ajan kıyafeti vardı, ve saçım yukarıdan balerin topuzu yapılmıştı. Yüzümdeki tek makyaj, yüzümün parlamasına engel olması için sürülen pudraydı. Sahneye uygun yere ilerledim, bir süre sonra Ashley de barın önündeki yerini aldı.
''Çekim!'' diye seslendi Derec. ''Bir!''
Uygun adımlarla ilerleyerek koridoru geçtim ve gazino salonuna girmeden duraksadım. Elimdeki telsize yaklaşıp fısıldadım. ''Philip, hazırlan. Kızımız burada.'' Başımın üstündeki gözlüğü burnumun üstüne indirdim ve rolümün gerektirdiği eminlikle Ashley'e ilerledim. ''Merhaba, Dylan.'' Ash -rol ismiyle Dylan- bana döndü. ''Ah, merhaba Scarlett. Anlaştığımız gibi, değil mi?'' Başımı sallayarak onu onayladım. ''Anlaştığımız gibi.'' Bana delillerin olduğu dosyayı uzatmadan önce boğazını temizledi. ''Önce çanta.''
Dudağımı ısırdım ve endişeyle elimdeki çantayı öne doğru uzattım. Sonra silah sesi duyuldu. Ashley, hızla beni kolları arasına aldı ve Tom'a döndü. ''Yaklaşırsan işi biter.''
Sessizce nefes alırken, sakinliğimi koruyarak elimi cebime attım ve çakıyı çıkardım. Ardından hızlı bir hamleyle, Ash'in elindeki silahı yere savurdum ve onu boynundan tutup, çakıyı yaklaştırdım. ''Hızlı ol, Philip. Kızımız beni fazla zorluyor.'' Tom, hızla dosyaları ve çantayı alıp bir köşeye fırlattı. Etraftaki figüranlar, -yani gazino müşterileri- telaşla koşup kaçıyordu. Tom, bana döndü. ''Kızı bırakabilirsin.''
''Ama, buna emin misin? Kızın temiz olduğundan yani?''
''Kestik!''
Sesi duymamla, gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Ah, sesim titremişti. Boğazımı temizledim ve dudağımı ıslattım. ''Pekala, ben hazırım. Yeniden alalım.''
Derec bir süre sonra yine seslendi. ''Çekim. İki!''
***
Setten sonra, uçak yolculuğuyla tekrar New York'a geri dönmüştük, ve ben kendimi direkt eve atmıştım. O kadar yorucuydu ki, resmen ayaklarım tutmayacak gibiydi. Üstelik, söylemem gereken diyaloğu bilmem kaç defa yanlış olarak tekrarlamıştım ve sahnenin son birkaç saniyesi, saymadığım kez tekrarlanmıştı. Neden böyle olduğunu anlamamıştım. Daha önce hiç işimde dikkat kaybı yaşamazdım, konsantrasyonum son derece yüksekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...