Trisha, sofrayı hazırlamayı bitirince, Waliyha ve babası da aşağı inmişti. Beni gördüğünde, nazikçe elini öne uzattı, "merhaba, Dakota. Ben Yaser, Zayn'nin babası," dedi oldukça samimi bir tavırla. Halbuki, dışarıdan çok otoriter ve nadiren gülümseyen bir adama benziyordu.
Trisha, bir ilk öğretimde, sadece helal gıdalar kullanan bir aşçı olarak çalışmış. Zayn'nin Müslüman olduğunu biliyordum zaten ve bu açıdan da ufacık çekiniyordum. Benim ailem Katolik Hıristiyandı ve evimizin her bir köşesinde haç ile İsa bibloları dururdu.
Ne var ki, Malik Ailesi bu konuda oldukça hoşgörülü davranıp, bana civardaki bir klisenin ne kadar görkemli olduğundan, -dilersem- Zayn ile gidip görebileceğimizden bahsetmişti. Ben de memnuniyetle kabul etmiştim. Pazar günüydü zaten, ve dua etmeyeli uzun zaman oluyordu.
Bir yemek duasının ardından, tabağımdaki bifteği dilimlemeye başladım. Aldığım ısırıktan sonra, nazikçe dudaklarımı sildim. "Elinize sağlık, çok güzel," deyip gülümsedim Trisha'ya.
Zayn bunu dediğimi duyunca, bıyık altından güldü. Herhalde bu kadar fazla resmi ve kibar olduğuma şaşırmıştı. Eh, oyunculuk yeteneklerime borçluydum bunu. "Afiyet olsun, canım," Trisha da sevimli sevimli gülümsedi.
Doniya ile tanışmamıştım ama masada oturuyordu. Safaa, beni gördüğünde, tıpkı Waliyha gibi, bana sıkıca sarılmıştı ve Sisli Vadi'yi tam beş defa izlediğini itiraf etmişti. Aslında onun yaşına göre biraz felsefik bir filmdi ama beğendiğine göre kendinden bir parça bulmuştu filmde.
"Doniya, Dakota ile konuşsana biraz," Yaser genç kıza -hadi dercesine- göz kırptı, "neden bu kadar sessizsin, kızım? Misafirimizle sohbet et azıcık."
Doniya göz devirdi ve ofladı, ardından sert bakışları beni buldu. "Merhaba, Dakota. Doniya ben," deyip elini öne uzattı. Elini tuttuğumda, biraz fazla sıktı.
"Memnun oldum, canım," diyerek gülümsedim, bu davranışını görmezden gelip. "Göz makyajın çok güzelmiş."
Doniya, sahte sahte gülümsemekle yetindi ve bakışları boynumdaki kolyeye kaydı. "Bunu sen mi aldın ona?" Zayn'e döndü.
Zayn yamukça güldü. Doniya, bunun bir 'evet' olduğunu fark edince, kollarını göğsünde çaprazladı. "Berabersiniz yani."
Trisha gülerek araya girdi. "Doniya, çocukluğundan beri abisini çok sever ve kıskanır da," kıkırdadı.
Zayn tekrar güldü. Kısılan gözleri, bu durumdan oldukça keyif aldığını gösteriyordu. Acaba yüzüm mü düşmüştü ya?
"Merak etme, çalmam Zayn'i," dedim uyumlu olmak istercesine, Doniya'ya gülümseyerek, ve suyumdan yudumladım.
Doniya iç çekti. "X Factor'e katılmadan önce daha fazla vakit geçiriyorduk. Özlüyorum sadece," diye mırıldandı içine konuşur gibi.
Aklıma gelen fikirle, hemen öne atıldım. "Thames Nehri'nde tur oluyor. Beraber gidelim mi? Bu havada yapılacak fazla şey yok ama hep istemişimdir bunu."
Yaser güldü. "Ne kadar da ara yapıcı bir davranış. Doniya, bence kabalığından ötürü Dakota'ya bir özür borçlusun, kızım."
Hafifçe gülümsedim. "Gerek yok buna. Ben de kıskanırdım Zayn gibi bir abim olsaydı," derken söylediklerimi iki defa düşünmemiş olmam gerekiyordu çünkü Zayn şimdi daha da bir keyifli görünüyordu ve ona bu keyifi ben vermiştim az önce. Ah! Neden ona karşı.. sanki zaafım vardı?
* "Ona aşıksın sen." *
Kulaklarımda yankılanan Joanne'in sesini duyunca irkildim ve boğazımı temizledim hızlıca. "Hadi sofrayı toplayalım o halde, Trisha bu kadar bulaşığı iki elle halledemez," diye güldüm ve ayaklandım. Böylece, herkes yeyip içtiğini mutfağa götürmeye koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...