O gece düşündüğünüz gibi bir şey olmadı.
Çünkü aptal kafam, Zayn'i durdurmaya ve uyumamız gerektiğine karar verdi.
Biraz düşünmem gerekiyordu, tamam mı? Hissettiklerim fazla yoğundu ve bunu biraz dizginlemeliydim.
Yine de, iç sesim aptalın teki olduğumu hatırlatmaktan çekinmiyordu asla.
Seni sersem! Ciyaklıyordu adeta. Seni kafasız! Ne halt edip de onun dudaklarına elini bastırdın ve bunu durdurmak istediğini söyledin? Tanrım, resmen adımladığın yolu koşarak geri teptin! Neden kaçıyorsun, Dakota? Hala neyi kabul edemiyorsun?
İç çektim ve önümdeki pankeke Nutella sürüp, çatalla dilimledim. Ardından ağzıma attım. "Hayırdır, bu sabah fazla bir sessizsiniz?" dedi Trisha, kızları okul servisine uğurladıktan sonra, yanımıza geri dönüp.
Zayn omuz silkti, umursamaz bir tavırla. "Yorgunuz, ondandır," deyip ayaklandı ardından. Düne atıfta mı bulunuyordu yoksa bana mı öyle geliyordu yine kararsız kaldım.
Yaser, gazetesinin ardından bize göz attı. "Neden yorgunsunuz ki?" Tanrım, bu sorunun arkasında bir mesaj yoktu, değil mi?
Zayn sadece gülümsemekle yetindi. Boğazımı temizledim ve ben de Yaser ile Trisha'ya hafifçe gülümsedim. Zayn masada duran sigara paketini ve cüzdanını alıp, cebindeki telefonu çıkardı ve saati kontrol etti. Gözleri, sabahtan beri ilk defa, gözlerimi buldu. "Kalkalım biz artık," dedi hemen sonra, "yetişmemiz gerekiyor üçe kadar."
Zayn, fotoğraf çekimlerini aklıma getirdiğinde, telaşla duvar saatine kaydı gözüm. Hemen sonra, telefonumdan Joanne'nin sabahın köründe gönderdiği mesaja bakarak emin oldum.
Günaydın, Dakotacığım!
Bugün saat birde single için kayda başlayacaksın, unutma. Seni çocukların evinden Luke alacak. Ayrıca, üçte de fotoğraf çekimi var! Adres resimde, çocuklara haber ver. x -JoSaate baktım yine. Ah, daha sekize yeni geliyordu. Yetişecektim. Öte yandan, Joanne'nin attığı resim bir fotoğraf stüdyosu afişiydi ve altında da adres yazıyordu. Bu Patrick'in çalıştığı stüdyo olmalıydı.
Zayn'nin peşinden ayağa kalktım. Trisha biraz rahatsız olmuş gibi kaşlarını çattı. "Çocuklar, siz iyi misiniz?"
Hemen gülümsedim. "Her şey yolunda, merak etmeyin. Geç yatıp erken uyanmak biraz zorlayıcı sadece."
Yaser bıyık altından güldü, bunu yaparken aynı Zayn'i andırmıştı. Önümdeki boş kahvaltı tabağını ve su bardağını alıp, Trisha ile beraber mutfağa götürdüm. Yaser, masada oturup kahvesini yudumlamaya ve gazetesini okumaya devam ediyordu.
Portmantoya ilerleyerek, paltomu giymeye koyuldum. Zayn de ayakkabılarını ayaklarına geçirdi. O sırada, Doniya merdivenlerden aşağı indi. Üzerinde bir kot pantolon ve beyaz bir kazak vardı. Saçlarını ve makyajını tamamlamıştı. Bizi görür görmez, kaşlarını çattı. "Gidiyor musunuz? Ah, beraber kahvaltı edeceğimizi düşünmüştüm."
Trisha güldü. "Bunun için biraz geciktin, tatlım. Fotoğraf çekimleri varmış saat üçte."
Doniya somurttu. "Ama daha saat sekiz!"
Zayn, hafifçe esnedi. "Ben tıraş olmaya gideceğim, gecikebilirim şimdi çıkmazsak yola," derken parmakları uzayan sakallarında gezindi. Nefesimi tuttum. Dün gece beni öptüğünde, yanağımı çizmişlerdi ve bu bile fazla hoşuma gitmişti. Aman tanrım, ona fena kapılıyordum.
Doniya, sessizce iç çekti. "O zaman, beni de yolun üzerindeki Glossy Butik'e bırakın bari," diye gülümsedi hemen sonra. "Son kez zaman geçireyim sizle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...