35. Bölüm | ''Trevor''

666 41 2
                                    

Medyanın Zakota ismiyle bizim hakkımızda yazılar yazıyor oluşu beni artık eskisi gibi etkilemiyordu. Yani, Zayn hakkında daha az soru işaretine sahiptim ve ona karşı sahip olduğum tüm duygulara -ya da nasıl isimlendirirseniz- artık daha alışkandım. Açıkçası onunla birlikte geçirdiğim California tatilinde eğlenmediğimi söylersem kendime büyük bir yalan söylemiş olurdum. Ve bu tatil, onun hakkında merak ettiğim şeylerin cevabını da kapsıyordu. 

Yani işin kısası, tatildeyken çizdiği kara kalem çalışmamı ikinci defa evden ayrıldıktan sonra çerçevelettirirken bundan tereddüt etmemiştim. Bu gördüğümde onu hatırlatan sahip olduğum ikinci şeydi. 

Resim çerçevesini odanın duvarına, diğer çerçevelerin yanına astığımda uzaklaşarak onu bir kez daha kontrol ettim. Belki de çok egoist görünüyordu, yine de bunu önemsemedim ve yüzüme bir gülümseme ekledim. Zayn'e bakıcılık yapmamız gerekeceğini itiraf etmeden önce vücuduma biraz pozitif enerji yüklemem gerekiyordu. Çünkü bu hala o kadar saçma geliyordu ki, gerçek olduğuna inanamıyordum. Sahiden de, üç günlüğüne Zayn ile birlikte menajerimin oğluna bakacaktım. Yüce Tanrım. 

Derin bir nefes aldıktan sonra, odamdan ayrıldım ve adımlarımı hızlandırarak Zayn'in odasına doğru yöneldim. Kapıyı iki kez tıklatıp açtığımda -bir an için çıplak falan olacağını umsam da- telefonla konuşan bir Zayn ile karşılaşmıştım. 

''Pekala, Charlie. Anlayışın için teşekkürler,'' diye iğneleme yaparak telefonu kapattı. Sanırım Paul'un davranışlarına gönderiyordu. Yüzümdeki gülümsemeyi eksiltmemeye çalıştım. 

''Selam,'' doğrusu Charlie'nin onunla ne konuştuğunu merak etmiştim. Ne de olsa, projemizin direktörüydü.

Yatakta otururken, omzunun üstünden dönerek bana baktı ve hemen sonra yüzünde bir gülümseme belirdi. 

''Hey.'' Bana beklentiyle baktığında, ona yapmam gereken itirafı hatırladım. Bunun nasıl söyleneceğini bilmesem de...

''Ah, ben bir saat önce Joanne ile buluştum ve o da,'' dudağımın içini ısırdım. ''O da bana bize verilecek cezayı kendisinin seçtiğini söyledi.''

''Ne o yoksa bir hafta boyunca hizmet işi falan mı yapacağız?'' diyerek dalga geçti, bu ceza şeyini o da benim gibi saçma buluyordu anlaşılan.

''Aslında bunu isterdim,'' kıkırdadım. Sesimi vereceği tepkiyi kestiremediğim için pozitif tutmaya çalışıyordum. ''Joanne'in küçük çocuğu Trevor'a üç günlüğüne bakıcılık yapacağız.''

Zayn, kaşlarını çattı ve sanırım bir süre için de söylediklerimi kafasında tarttı. Muhtemelen bir an için onunla dalga geçtiğimi düşünmüş olmalıydı. ''Çocuklardan... pek hoşlanmam.'' 

Sıkıntıyla nefesimi verdim. ''Bunu biliyorum. Ben de öyle. Ancak seçme şansım yoktu,'' dudağımı büktüm. Zayn, belli belirsiz başını sallayarak beni anladığını belirtti. 

''Yine de bunun hakkında Paul ile konuşacağım.''

Az önce Charlie'yle konuştuğunu hatırlayarak, odadan ayrılmadan önce boğazımı temizledim. ''Zayn,'' bana bir kez daha omzunun üstünden baktığında devam ettim. ''Az önce Charlie'yle ne hakkında konuşuyordun?''

''Biliyorsun, filmin dört ay sonra vizyona girmiş olması gerekiyor. Ve Charlie'de birkaç hafta sıkı çalışmamızın gerekeceğini çünkü iki ay içinde filmi halletmiş olmamız gerektiğini söyledi. Yine de çok fazla sıkılmamızı istemiyor ve ben de bunun için ona teşekkür ettim. Çünkü bilirsin, sanırım bizi anlayan tek kişi o,'' diye açıklayarak göz devirdi. 

Üç günlük bakıcılık cezamızın ardından setlerin başlayacağını hatırladığımda, vücuduma bir ürperti yayıldı. Sonuçta sadece bir gün önce güneşleniyor, havuza giriyor ya da sosisli yiyordum. Zaman gerçekten de uçuyordu. 

The Love Is Between Us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin