Trevor'la geçireceğimiz son güne uyandığımda, aslında buradan hiç de ayrılmak istemediğimi fark etmem oldukça komikti. Sonuçta, bu bir cezaydı ve bizi eğlendirmemeliydi. Eh, ceza işini sevgili menajerim üstlendiği için kötü hissetmiyordum en azından. Joanne'le artık eskisi gibi bir arkadaş ilişkisinde değildik ve bazen yine de onunla eskisi gibi olmayı özlüyordum. Amerika'da, evimden birkaç sokak ötede bulunan mavi boyalı pastanede buluştuğumuz zamanlar oldukça sorunsuz ve monotondu. Şimdi, her şey farklıydı. Koşuşturmalarla doluydu ve hakkımda hiç yazılmadığı kadar haber yazılıyordu.
İç çekerek dolabın içinden çıkardığım beyaz diz üstü elbiseyi giyip, ayağıma seçtiğim düz taban, siyah, çivili babetleri geçirdim. Üstüme kolsuz, kot bir ceket aldıktan sonra odadan ayrıldım. Neyse ki, bu sefer Trevor ve Zayn'in uyanma saatlerini hesaplamayı başarmış ve onlardan erken kalkmıştım. Bu yüzden, klasiklerimden birini yaparak mutfağa girdim ve buzdolabının üstünde duran yeşil not kağıtlarından birini koparıp üstüne kısa bir not yazdım.
Dışarı çıkıyorum. Nedenini biliyorsun. Birkaç saat sonra geri dönerim! x -Dakota
Önce saçımdaki pembe tutamdan kurtulmak için kuaföre gitmeliydim ve sonra, Londra'da bildiğim tek dövme dükkanı olan -ve daha önce Eleanor'la da gittiğim- Ouch Tattoo Cafe Shop London'a gidecektim.
Evden ayrıldıktan sonra, caddeye doğru yürüdüm ve bir taksi durdurarak şoföre Westfield Alışveriş Merkezi'ne gideceğimi söyledim.
Sırtımı rahat koltuğa yasladıktan sonra, telefonumu kot ceketin cebinden çıkarıp twitter'a bağlandım. Haberleri en hızlı takip ettiğim tek sosyal paylaşım sitesiydi. Anasayfaya girdikten sonra, güncel tweet'lerde göz gezdirmeye başladım.
@miranda_rachel94: Zakota çiftinin geri döneceğini biliyordum! Bu günümü yaptı! xxx @zaynmalik1D @Dakota_Collins
En azından hayranlarımdan iyi şeyler duymak güzeldi. Onların tuhaf imaları ve atıp tutmaları yoktu. Medyanın aksine.
Profilime geri dönerek yeni bir tweet atmaya karar verdim. Çok sıkı bir kullanıcı olmadığım barizdi, öyleki Zayn ile olan resmimizi bile geç fark edip değiştirmiştim. Malum, o sıralar Perrie Edwards'la birlikteydi ya da öyle bir şey.
Son iki ay kaldı, çok sabırsızım! Umarım çocuklarla çalışarak çıkardığımız bu güzel filmi siz de beğenirsiniz, millet! xxxx
Tweet'i yolladıktan sonra telefonumu tekrar kot ceketimin cebine bıraktım. Alışveriş merkezine gelmiştim. Şoför, arabayı kenara çekerek durdurduğunda, ücreti hızlıca ödeyerek dışarı çıktım.
Alışveriş merkezine girip güvenlik kontrolünü atlattıktan sonra, Hairhouse Warehouse'a çıkmak için yürüyen merdivenleri kullandım. Burada yapacağım tek şey, kuaföre girip saçımın arasındaki pembe tutamı kendi rengine boyamak olacaktı. Yani demek istediğim, kuaföre girdiğimde hiç de Eleanor'u görmeyi beklemiyordum.
Onun Manchester'da olduğunu ve ders çalıştığını falan sanıyordum. Sevimli gülümsemesiyle bana doğru döndüğünde, yerinden kalktı. Saçları bigudilerle doluydu. ''Hey!''
''Hey, burada ne yapıyorsun?'' diyerek ona sarıldım. Yanında birisi olmalıydı. Belki daha önce bahsettiği arkadaşı -ki Liam'ın eski kız arkadaşı da olan- Danielle ileydi. Ya da... Louis buralarda olabilir miydi?
''Saçlarım bana küsmeden önce onlara bakım yaptırmalıydım,'' diye kıkırdadı. ''Birkaç günlüğüne Londra'ya geldim. Sen neden çocuklarla beraber değilsin?'' Evet, Louis kesinlikle buralarda bir yerdeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...